Gündem

Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Amor: "AB’ye katılım sürecinde hiçbir kestirme yol yok"

Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor, Ankara’da düzenlediği basın toplantısında; Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne (AB) üyelik sürecinde diğer aday ülkeler gibi gerekli koşulları yerine getirmesi gerektiğini belirterek, “AB hâlâ demokrasiler kulübü. Katılım sürecinin özünde demokrasi prensipleri bulunuyor. Demokrasiyle ilgili konuları tartışmaktan kaçınmak için öne sürülecek başka şeyler yok. Hiçbir kestirme yol yok” dedi.

Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor, Ankara’da düzenlediği basın toplantısında; Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne (AB) üyelik sürecinde diğer aday ülkeler gibi gerekli koşulları yerine getirmesi gerektiğini belirterek, “AB hâlâ demokrasiler kulübü. Katılım sürecinin özünde demokrasi prensipleri bulunuyor. Demokrasiyle ilgili konuları tartışmaktan kaçınmak için öne sürülecek başka şeyler yok. Hiçbir kestirme yol yok” dedi. Amor, kayyum sisteminin FETÖ’cülerle mücadele için oluşturulduğunu ancak onlara karşı kullanılmadığını belirterek, “Daha ziyade muhalefet partilerinden olan belediye başkanlarına karşı kullanıldı. Türkiye ne zaman darbe defterini kapatıp normale dönecek” diye konuştu.

Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Sanchez Amor, yeniden raportör olarak seçilmesinin ardından ilk Türkiye ziyareti kapsamında Ankara’ya geldi. Amor, aralarında ANKA Haber Ajansı’nın da bulunduğu gazetecilerle Avrupa Birliği (AB)- Türkiye Delegasyonu binasında düzenlenen basın toplantısında bir araya geldi. Türkiye-AB ilişkileri, üyelik süreci ve mevcut gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulunan Amor, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın AB-Türkiye ilişkilerinin canlandırılmasına ilişkin mesajların memnuniyetle karşılandığını belirtti.

“Von der Leyen insan hakları, Kavala davası, AİHM ve kayyum konusundan bahsederse bu iyi bir sinyal olacak”

Amor, Türkiye’nin sahip olduğu stratejik önem ve güvenlik alanında kritik bir ortak olduğuna dair mesajlar verildiğini kaydederek şu ifadeleri kullandı:

“Ne kadar çok kilit ortak olarak nitelendirilirseniz, o kadar az aday olarak görülürsünüz. Avrupa Komisyonu Başkanı Von der Leyen Parlamento’da yaptığı iki konuşmada da Türkiye’den aday ülke olarak bahsetmedi. Salı günü Von der Leyen Türkiye’yi ziyaret edecek. Ziyareti sizlerin ona neden Türkiye’yi aday ülke olarak ifade etmediğini sormak ve hatta üyelik sürecinde bir soğukluğa mı işaret ettiğini, böyle bir sinyal mi olduğunu sormak için iyi bir fırsat olacaktır.

Eğer Sayın Von der Leyen ziyareti sırasında insan hakları, Kavala davası, AİHM ve kayyum konusundan bahsederse bu iyi bir sinyal olacaktır. Çünkü bu konular doğrudan üyelikle ilgili. Ama Von der Leyen bu konulardan kaçınıp sadece Suriye’ye yönelik iş birliğinden bahsedecek olursa bu biraz önce söylediğimden farklı bir siyasi duruş olacaktır.”

“Katılım sürecinde herhangi bir kestirme yol yok”

Raportör Amor, AB’ye katılım sürecinin normatif bir süreç olduğunu söyleyerek şu değerlendirmeyi yaptı:

“Katılım sürecinde herhangi bir kestirme yol yok. Türkiye diğer tüm aday ülkeler gibi gerekli koşulları yerine getirmeli, fasıllardaki kıstasları yerine getirmeli. Türkiye'de kamuoyunun yetkililerden aldığı mesaj şu, üyelik konusunda engellerin yaşandığı çünkü dış politika ve güvenlik açısından herhangi bir netlik yok. Ancak AB açısından bakıldığında katılım yalnızca demokratik standartlarla ilgili bir konu. Üyelikle ilgili farklı yaklaşımlar var. Türkiye’nin jeopolitik önemi belirtiliyor ama AB için katılım hiçbir zaman jeopolitik önemle ilgili olmadı. Katılım süreciyle ilgili kimi suçlayacağız? Katılım sürecini kim engelliyor? Bu süreci Türkiye engelliyor. Çünkü Türkiye demokratik standartların düzeyiyle ilgili tartışmalara girmekten kaçınıyor ve her zaman bu alandaki eksikliği jeopolitik önem ve başka konulardaki açıklamalarla telafi etmeye çalışıyor. Bakan Fidan, AB’den netlik, kararlılık ve sonuca odaklı yaklaşım beklediklerini söylemişti. Ben netlik ve kararlılık sunmaya hazırım. AB hâlâ demokrasiler kulübü. Katılım sürecinin özünde demokrasi prensipleri bulunuyor. Demokrasiyle ilgili konuları tartışmaktan kaçınmak için öne sürülecek başka şeyler yok. Hiçbir kestirme yol yok. Ukrayna, Moldova ve Balkan ülkeleri gibi diğer aday ülkeler için de geçerli.”

Amor, hazırladığı raporun Türk medyasında nasıl haberleştirildiğine dikkat çekerek, raporun hükümet yanlısı medyada sadece olumlu yanlarına yer verilirken, muhalif medya kuruluşlarında sadece demokratik standartların eksikliğine odaklandığını kaydetti. Amor devamında, “Lütfen kamuoyuna raporun içeriğinin tümünü yansıtmaya çalışın. Raporda eleştiriler olduğu gibi olumlu şeyler de var” dedi.

“Bir sendika başkanının tutuklanması Gümrük Birliği’nin geleceğine de bir darbedir”

Katılım sürecinin özünde demokratik standartların olduğunu anımsatan Amor, “Şu anda Türkiye’deki demokratik standartlara bakıldığında tam bir felaket söz konusu olduğunu söyleyebiliriz. Bu değerlendirmeyi sadece AB yapmıyor. AGİT, Avrupa Konseyi ve birçok başka kuruluşun da demokratik standartlar, basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü, kuvvetler ayrılığı gibi konularda aynı şekilde değerlendirme yaptığını görüyoruz” dedi. Bu değerlendirmelere bakıldığında hukuk devletinin yokluğu, Türkiye’nin AİHM kararlarını uygulamaması, Can Atalay kararının uygulanmaması gibi bulguların yer aldığını kaydeden Amor, DİSK Genel-İş Sendikası Genel Başkanı Remzi Çalışkan’ın tutuklanmasına dair, “Bir sendika başkanının tutuklanması Gümrük Birliği’nin geleceğine de bir darbedir. Gümrük Birliği’nin modernizasyonu konuşulurken bir sendika başkanının tutuklanması iyi bir adım değil” diye konuştu.

Terörle mücadele kanunun istismar edilerek avukatlara, doktorlara, gazetecilere, belediye başkanlarına hatta kız çocuklarına karşı kullanıldığını ifade eden Amor, “Bu durum Türkiye için utanç kaynağıdır” dedi. Amor, gizli tanıkların kullanılması, etki ajanlığı kanun tasarısı, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun medya kuruluşlarına yönelik para cezaları ve Cumhurbaşkanı’na hakaret ile ilgili düzenlemenin orantısız kullanımını da eleştirdi.

“AB içinde az olgun ya da olgunlaşmamış demokrasileri istemiyoruz”

AB’nin bir parçası olma yönünde Türkiye’nin siyasi bir iradesi olup olmadığı hususunda, meselenin dronelar, Kavala davası, Etiyopya-Somali arasındaki arabuluculuk çabaları değil basın özgürlüğüne bakılması gerektiğini vurgulayan Amor, “Üyelik için kısa yol bulabilmek adına başka konuları ortaya sürmemek gerek. Çünkü AB hâlâ bir demokrasiler kulübü. AB içinde daha az olgun ya da olgunlaşmamış demokrasileri istemiyoruz. Çünkü AB’nin kendi içinde de sorunlar var. Bazı üye ülkelerin toplumları demokrasi açısından daha hazır değilken üye olmuşlardı” diye konuştu.

“Bakan Şimşek’in uyguladığı ekonomi politikalarıyla ilgili pozitif şeyler de var”

Raporunda ekonomiyle ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in uyguladığı ekonomi politikalarıyla ilgili pozitif gelişmelerin olduğunu kaydeden Amor, “Hukukun üstünlüğü ve demokratik standartlar konusunda ilerleme olmayışı sayın Şimşek’in dışarıdaki inanılırlığını da zedeliyor” dedi.

“Türkiye ne zaman darbe defterini kapatıp normale dönecek?”

Kayyum atamalarını eleştirdiğini kaydeden Amor, atamalarda asıl sorunun seçilmiş belediye başkanlarının başka bir partiden kişiyle değiştirilmesi olduğuna dikkat çeken Avrupa Parlamentosu Raportörü Amor, “Halkın sergilediği siyasi iradenin, bu iradeyle seçtiği başkanın kaybeden partiyle değiştirilmesi. Kayyum sistemi darbe sonrasında istisnai bir uygulama olarak getirilmişti. Kayyum sistemi teoride FETÖ’cülerle mücadele için oluşturuldu fakat hiçbir zaman onlara karşı kullanılmalı, daha ziyade muhalefet partilerinden olan belediye başkanlarına karşı kullanıldı. Türkiye ne zaman darbe defterini kapatıp normale dönecek? Bir belediye başkanının değiştirilmesi gerekiyorsa yerine gelecek kişinin aynı partiden olması lazım” değerlendirmesini yaptı.

“Kürt sorununa dair yeni bir sürecin başlayacak olmasından memnunuz” diyen Amor, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin tutumunu takdir ettiklerini söyledi. Amor, “Birkaç yıl önce görüşmüştük, tekrar görüşmeyi çok isterim. Çünkü çok olumlu bir rol üstleniyor. Bu siyasi sürecin düşmanı da çok. PKK’nın fabrikadan ayrılan sözde koruduğu işçileri öldürdüğünü asla unutmayacağım. Teröristler ile diğer barışçıl ve kalıcı bir siyasi çözüm getirmeye çalışan kişiler arasında da bir ayrım yapılmalıdır” diye konuştu.

Gazetecilerin sorularını yanıtlamadan önce Amor son olarak Türkiye ile Yunanistan ilişkilerindeki gelişmelerden duyduğu memnuniyeti dile getirerek, “Sınır komşusu olan ülkelerin geleneksel ilişki düzeyine tekrar gelmesinden büyük memnuniyet duyuyoruz” dedi.

“Türkiye bir aday ülke ve böyle davranılmalı”

 Amor, bir gazetecinin Avrupa Komisyonu Başkanı’nın neden Türkiye’den aday ülke olarak bahsetmediği sorusu üzerine “Katılım süreci çok iyi durumda değil ama ben Türkiye’nin aday ülke olarak zikredilmemesini alenen eleştirdim. Çünkü Türkiye bir aday ülke ve böyle davranılmalı” dedi.

Suriye konusunda bütün dünyanın dikkatinin Türkiye üzerinde olduğuna dikkat çeken Amor, “Bence dikkatler bu kadar üzerinizdeyken bu fırsatı kaçırmayın. Fidan ve Erdoğan da ilişkilerin yeniden canlandırılması konusunu vurguluyor. Ancak bunu yapabilmek için dronelardan değil demokrasiden bahsetmemiz gerekiyor. Katılım süreci için bu şekilde bir mücadele verilmezse aslında vazgeçmiş oluyorsunuz. Çünkü üçüncü bir ülke halini alıyorsunuz, bu üyelikten çok farklı” ifadelerini kullandı.

“‘Kavala’yı unutun ben çok iyi bir arabulucuyum’ demekle olacak bir şey değil”

Türkiye’nin Rusya yaptırımlarına katılmaması ve Hamas’a bakış açısıyla ilgili soru üzerine Amor, “Gerek Ukrayna ve Rusya arasında gerek Somali ve Etiyopya arasındaki arabuluculuk çabalarını takdir ediyoruz. Türkiye’nin diplomatik çabalarını biz her zaman takdir ediyoruz. Fakat bunun katılımla bir ilgisi yok. ‘Kavala’yı unutun ben çok iyi bir arabulucuyum’ demekle olacak bir şey değil” yanıtını verdi.

“Demokratik bir toplum modeli istiyorsanız bunun inşası için yardıma hazırız”

Raportör Amor, AİHM kararlarını uygulanmaması yönünde Türkiye’ye yönelik eleştiriler ve AİHM kararlarının uygulamayan diğer ülkelerin olduğunun anımsatılması üzerine şu değerlendirmeyi yaptı:

“‘Onlar uymuyor biz de uymayalım’ yaklaşımı olur. Dava sayısına bakıldığında yanılmıyorsam Türkiye’nin AİHM’de bine yakın davası var. En fazla dava Türkiye’ye karşı olan davalar. Böyle mi resmedilmek istiyorsunuz? Her ülkenin davası var fakat sorun şu ki, Türkiye’nin davaları siyasi.

Diğer ülkeler gibi ya da bu şekilde devam etmek istiyorsanız üyelikten vazgeçin. Çünkü egemen bir ülkesiniz ve istediğiniz toplumu modeli Avrupa modeli mi olsun Rusya modeli mi olsun, bunun kararını siz vereceksiniz. İnsanların cezaevinde öldüğü, gazetecilerin ve muhaliflerin yargılandığı bir model mi? Buna karar verecek olan sizsiniz. Demokratik bir toplum modeli istiyorsanız biz bunun inşası için yardıma hazırız.”