Atılım Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve (Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi) KASAUM tarafından düzenlenen 2. Cinsiyet Bağlamında Hukuka Eleştirel Bakış Sempozyumu sona erdi. Sempozyumda özellikle gündemde olan soyadı meselesinin üzerinde durulurken, "AYM kararına rağmen 187. madde hâlâ yürürlükteymiş gibi uygulama devam ettirildi" denildi.
Atılım Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve (Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi) KASAUM tarafından düzenlenen Cinsiyet Bağlamında Hukuka Eleştirel Bakış Sempozyumu'nun ikincisi sona erdi. Beş oturumda yapılan sempozyumda pek çok akademisyen konuşmacı olarak yer aldı. Sempozyumda kadınların izin hakkı, soyadı meselesi, şiddet gibi pek çok mesele ele alındı.
İlk oturumda sosyolog ve psikolog Mehtap Şahin, “Toplumsal cinsiyet kodlarının evlilik birliği içindeki görünümlerinden biri olarak ekonomik şiddetin hukuki ve psiko-sosyal değerlendirmesi”; Doç. Dr. Melike Özge Çebi Buğdaycı, “Kamu görevlilerinin izin hakkında cinsiyet eşitliğinin bir gereği olarak ebeveyn izni”; Dr. Çağla Erdoğan, “İş hukukunda ‘kadın’ sorusu sormak”; Dr. Perihan Gözüm, Öğretim Görevlisi Doktorant Rabia Yıldırım, Öğretim Görevlisi Doktoran Yasin Yıldırım, "Doğum izni ve babalık izninin kapsamlarının genşletilmesi, eleştiriler, öneriler ve muhtemel etkiler” konularında konuştu. Oturumda şiddetin sadece fiziksel olmadığının altı çizilirken şiddet türlerine de değinildi. Analık kavramından daha çok ebeveynlik kavramının kullanılmasının gerekliliği belirtilirken doğum izninin detaylarıma değinilerek kadınların bu noktada da ayrımcılığa uğradığı ve bakım rolünün kadına yıkıldığı kaydedildi. Ayrıca oturumda babalık izninin de artırılması gerektiği ifade edildi.
"Afetler bağlamında cinsiyete dayalı ayrımcılığı önlemeliyiz"
İkinci oturumda Hatice Çoban, "Kadınların adil siyasi temsili ve yasama erki: Türkiye ve İsveç örneği”; Dr. Zülfiye Yılmaz, “Demosun yaşlanması hukukun gündeminde mi? Anayasa ve insan hakları hukuku penceresinden bir değerlendirme”; Doç. Dr. Şebnem Nebioğlu Öner, “Anayasa Mahkemesi kararları ve yasama faaliyetleri düzleminde Medeni Kanun hükümleri ve cinsiyete dayalı ayrımcılık”; Kadriye Gül Muhtar, “Uluslararası afet hukukunda toplumsal cinsiyet eşitliği” konularında konuştu. Medeni kanunda soyadı meselesinin sorunlu olunduğu belirtilen oturumda, kadının evlendikten sonra eşinin soyadını aldığı; kendi soyadını ise ancak erkeğin soyadının arkasında kullanmak şartıyla alabileceği kaydedilerek durumun cinsiyete dayalı ayrımcı bir unsur içerdiği söylenildi. Oturumda çocuğun soyadı meselesi de ele alındı. Burada da çocuğun ailenin soyadını aldığı ve ailenin soyadının da erkeğin soyadı olduğu belirtilerek uygulamanın ayrımcı olduğu belirtildi. Afetlerin de toplumsal cinsiyet eşitsizliğini artırdığını belirten Muhtar, ‘Afetler bağlamında cinsiyete dayalı ayrımcılığı önlemeliyiz. Bu politikalara kadınların da dahil edilmesi gerek” dedi.
Evlenen kadının soyadı meselesi: "AYM kararına rağmen 187. madde hala yürürlükteymiş gibi uygulama devam ettirildi"
Üçüncü oturumda Dr. Nuşen Pelin Dalgıç Atabaş, “Evlenen kadının soyadı meselesi”; Seda Özkan, “Beklemek kadınlar için biçilmiş: Nurcan Bayraktar ve Türkiye kararının düşündürdükleri”; avukat Seher Kırbaş Canikoğlu, “Mal rejiminin tasfiyesi davalarında kadınların adalete erişimi”; Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Ceza Dairesi Üyesi Doç. Dr. Remzi Demir, “Toplumsal cinsiyet bağlamında Medeni Hukuk normlarının değerlendirilmesi” başlıklarında sunum yaptı.
Kadının soyadının sadece evlendiğinde değil boşandığında da bir sorun olduğunu ifade eden ve AYM’nin kadının evlendikten sonra kendi soyadını tek başına kullanabilmesinin önünü açan kararına değinen Dalgıç Atabaş, "Daha önceki Medeni Kanunumuzda kadın evlenince direkt olarak kocasının soyadını alıyordu. Sonrasında yapılan bir düzenleme ile kadının evlendiğinde kocasının soyadının önünde olması şartıyla kullanabilmeye başladı. AYM kararı ise 187. maddeyi iptal etti. Ancak hâlâ 187. madde yürürlükteymiş gibi uygulama devam ettirildi. Bu 9 aylık süre boyunca mahkemeler kadınlar başvurursa yapabilecekleri yol vardı ve bekletici mesele yapabilirlerdi. 9’uncu Yargı Paketi’nde iptal edilen düzenleme ile tıpkı 187. maddede yer alan aynı durumun getirilmesi gündem edildi kelimeler değiştirilerek” dedi.
9. Yargı Paketi’nden bu düzenlemenin çekilmesinin en büyük nedeninin kadın örgütlerinin, hukukçuların ve muhalefetin tepkisi olduğunu vurgulayan Dalgıç Atabaş, “Erkeğin soyadının değiştirebilme ihtimali yasa hazırlayıcıların hiç aklına gelmiyor. Evlenmemiz söz konusu olduğu zaman kadınla erkek hangisinin aile soyadı olduğunu belirleyebilir hatta üçüncü bir soyada da karar verebilirler. Anlaşamıyorlarsa da tıpkı Avusturya Hukukundaki gibi çocuğun soyadının annenin soyadının almasını dilerim" diye konuştu.
Doç. Dr. Remzi Demir de "Türk Medeni Kanunu, hukuk devriminin ürünüdür. Toplumsal cinsiyet çalışmaları, kadın hareketinin geldiği nokta, insan haklarının gelişimi sürecinde elbette medeni hukukta da değişiklik olmuştur" diyerek 2002 yılında "evlilik birliğinin reisi kocadır anlayışının" terk edildiğini, kadın ve erkeğin, evililik birliği içerisinde eşit konuma getirildiğini hatırlattı.
"Kadın bir mal gibi oradan oraya taşınıyor"
Kadının her evlendiğinde kütüğünün değişmesine "meta" eleştirisi yapan Seda Özkan da "Kadın bir mal gibi oradan oraya taşınıyor. Kadının kendini gerçekleştirip gerçekleştirme ihtimali sadece kadının takdirine bırakılmalıdır” dedi.
Dördüncü oturumda Ayşe Aylin Barcın Akbulut ile Hatice Karaca, "Katmerlenen ayrımcılık: YUKK’da özel ihtiyaç sahibi olarak değerlendirilmesinin LGBTİ mültecilerin hukuki statülerine etkisi”; Ege Türel, “Kadının temel hak ve özgürlükleri çerçevesinde gebeliğin sona erdirilmesine ilişkin mevzuata eleştirel bakış”; Dr. Ekin Şentürk, “Kanıksanmış bir hukuka aykırılık örneği olarak erkek çocuk sünneti”; Dr. Cahide Göğüsere ve Mine Demirezen ise “Toplumsal cinsiyete duyarlı arabuluculuk: Müzakere süreçlerinde cinsiyet eşitlikleri/eşitsizlikleri” başlıklarında konuştu.
Son oturumda ise Dr. Duygu Merki Çoksezen, “Kadına karşı şiddetle mücadelede Türk Ceza Hukuku uygulaması”; Ayşe Ayli Barcın Akbulut, “Yargıtay kararlarına kadın cinayetleri be tasarlama: Feminist hukuk perspektifinden bir inceleme”; Arca Begüm Bayır, “Türk Ceza Kanunu Madde 438 ve Anayasa Mahkemesi’nin madde 438 ile ilgili gerekçelerine feminist bir bakış”; Nilüfer Dilara Ar Mutlu ve Özge Ayas da “Siber ortamda kadınlara karşı gerçekleşen ısrarlı takip suçunun eleştirel analizi” konusunda görüşlerini dile getirdi.