Gündem

Özgür Özel: “Ona istediği anayasayı yapsan da ilk seçimde Erdoğan bu millet tarafından tarihte hak ettiği yere yollanacaktır”

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Sosyal Demokrasi Derneği’nin düzenlediği “Anayasal Değerlerin Korunması” panelinde konuştu. Özel, “Erdoğan bu anlayışta oldukça, Kurtulmuş da onun istediği gibi gündem yaratmak için; ama yeniden seçilme hayali, ama yüzde 50’yi bulamıyorum 40’la seçilme hayali, ben kişilerin hayalleriyle meşgul değilim. Ona istediği Anayasa’yı yapsan da ilk seçimde Recep Tayyip Erdoğan bu millet tarafından tarihte hak ettiği yere yollanacaktır. Biz Recep Tayyip Erdoğan için yapılacak hiçbir anayasa değişikliğinin yanında, sağında, solunda, kıyısında, köşesinde olmayız"” dedi.

(ANKARA) - CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Sosyal Demokrasi Derneği’nin düzenlediği “Anayasal Değerlerin Korunması” panelinde konuştu. Özel, “Erdoğan bu anlayışta oldukça, Kurtulmuş da onun istediği gibi gündem yaratmak için; ama yeniden seçilme hayali, ama yüzde 50’yi bulamıyorum 40’la seçilme hayali, ben kişilerin hayalleriyle meşgul değilim. Ona istediği Anayasa’yı yapsan da ilk seçimde Recep Tayyip Erdoğan bu millet tarafından tarihte hak ettiği yere yollanacaktır. Biz Recep Tayyip Erdoğan için yapılacak hiçbir anayasa değişikliğinin yanında, sağında, solunda, kıyısında, köşesinde olmayız"” dedi. 

SDD, Ankara Yılmaz Güney Sahnesi’nde, “Anayasal Değerlerin Korunması” başlıklı panel düzenledi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel de beraberindeki heyetle panele katıldı. Özel’e; Antalya Milletvekili Aykut Kaya, Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül Ankara İl Başkanı Ümit Erkol ve Çankaya Belediye Başkanı Hüseyin Can Güner eşlik etti.

Sami Doğan: “Anayasa'nın ilk dört maddesi değiştirilemez”

SDD Genel Başkanı Sami Doğan programın açış konuşmasını yaptı. Doğan, şunları söyledi:

“Her vatandaş ülkesinin anayasasında kendisine tanınan özgürlükleri bilmeli ve bunları savunmalıdır. Anayasa bir ülkenin hukuku başta olmak üzere, pek çok alandaki işleyişini belirleyen temel kurallardır. Ülkemizde bugüne kadar dört farklı anayasa uygulandı ve bu anayasalar üzerinde pek çok değişiklik yapıldı. Ancak bugün yürürlükte olan Anayasa'nın ilk dört maddesi değiştirilemez. Hatta değiştirilmesi teklif dahi edilemez. Özellikle son yıllarda sık sık gündeme gelen, Anayasa’nın ilk dört maddesi ve değiştirilemez olması, bazıları için kağıt üstünde yapılacak basit bir değişiklikten ibaretken bazıları için de devletimizin temel yapı taşıdır. Anayasa’nın ilk dört maddesi tartışmaları HÜDA PAR Genel Başkanı'nın katıldığı bir televizyon programında yeni Anayasa tartışmalarını değerlendirirken Anayasa’da değiştirilemez maddelerin olmaması gerektiğini savunarak ‘Değiştirilemez maddelerin olması, hukuk tekniği açısından da siyaseten de doğru değil’ diyerek bunu, gelecek nesillerin iradesine ipotek koymak olarak nitelendirdi. HÜDA PAR Başkanı’nın mevcut Anayasa’nın Türkiye Cumhuriyeti'nin bayrağı, yönetim şekli, başkentini tarif eden ilk üç maddesinin değiştirilmesinin teklif edilemeyeceğini düzenleyen dördüncü maddenin değiştirilmesini istemesi yeni bir tartışmanın da fitilini ateşledi.

“Anayasa’nın ilk dört maddesi Türkiye Cumhuriyeti'nin temel yapısını oluşturuyor”

CHP’ye göre, dördüncü maddeyi tartışmaya açmasının altında, Anayasa’nın ikinci maddesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin laik bir devlet olduğuna vurgu yapan hükün değiştirilmesi hedefi yatmaktadır. Pek çok kişiye ve hukukçuların büyük bir bölümüne göre, Anayasa’nın ilk dört maddesini değiştirmek demek, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin temelleri demektir. Anayasa’nın ilk dört maddesi devletin şekli, Cumhuriyet'in nitelikleri, devletin bütünlüğüyle ilgilidir. Dördüncü maddede de bu üç maddenin özeti ve maddelerin değiştirilemeyeceği bilgisi vardır. Anayasa’nın ilk dört maddesi aslında Türkiye Cumhuriyeti'nin temel yapı taşlarını oluşturuyor diyebiliriz. İlk madde ülkemizin yönetim yapısını belirliyor. İkinci madde ülkemizin nasıl bir devlet olduğunu ve nasıl yönetilmesi gerektiğini belirliyor. Üçüncü madde dil, bayrak, marş, başkent gibi bizi biz yapan temel değerleri belirliyor. Dördüncü madde ise devletimizin bu temel değerlerini koruma altına alıyor.

“Anayasa’nın ilk dört maddesi Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin teminatıdır”

Bu topraklarda yetişmiş herkes biliyor ki Türkiye Cumhuriyeti demek haklarını asla ödeyemeyeceğimiz sayısız şehit ve gazilerin çabalarıyla kurulmuş bir devlet demektir. Anayasa’nın ilk dört maddesi işte bu çabaların boşa gitmediğinin bir kanıtı olarak karşımıza çıkıyor. Her ülkenin vazgeçilmez değerleri vardır. Bizim ülkemizin en temel değerleri de Anayasa’nın ilk dört maddesinde belirtiliyor. Anayasa’nın ilk dört maddesi değiştirilemez. Çünkü dördüncü maddede bu durum açık bir şekilde dile getirilmiştir. 

“Halkımız ne anayasa değişikliği ne de Erdoğan'ı bir kez daha Cumhurbaşkanı olarak görmek istiyor”

Aslında bugünkü anayasa değişikliği talebinin asıl nedeni Recep Tayyip Erdoğan'ın bir daha bir kez daha cumhurbaşkanı olma isteğidir. Ancak halkımız ne anayasa değişikliği ne de Recep Tayyip Erdoğan'ı bir kez daha Cumhurbaşkanı olarak görmek istiyor. Bizler de SDD olarak önümüzdeki ilk genel seçimde laik, demokrat ve çağdaş Türkiye isteyen CHP’nin iktidar olmasını istiyoruz ve bu doğrultuda da büyük bir umutla çalışmalarımızı sürdürüyoruz.”

Özgür Özel: “Bir mahkeme, ‘Ben Hataylıların seçtiği milletvekilini, milletvekili saymıyorum’ diyor”

CHP Lideri Özel, panelde bir konuşma yaptı. Özel’in konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

“Bence tema son derece önemli, son derece yerinde. Biliyorum ki bu toplantının ana motivasyonlarından biri, durduk yere başlatılan Anayasa’nın ilk dört madde tartışmaları. Bu konuda bir  deneyimimiz var. Ben 4-5 Kasım tarihlerindeki kurultayımızda genel başkan seçildim. Mazbatamı aldığım gün bir kalkışma oldu. Aynı güne denk geldi, biz de Meclis grubumuzu hızla topladık. Buna karşı itirazımızı, direncimizi, direnişimizi gösterme gereğini duyduk. O gün ne oldu? O gün Meclis’in seçilmiş bir milletvekili, Hatay’dan aday olmuş Can Atalay seçilmiş, bırakılması lazım, bırakılmıyor. Meclis’i en yaşı yüksek üye sıfatıyla Sayın Bahçeli toplantıya çağırıyor. Hepimiz toplanıyoruz. 599’umuz salonda, birimiz yok. Niye yok? Devlet Bey çağırdı. Anayasa diyor ki ‘Seçim sonuçlarının resmen ilanının üçüncü gününde kendiliğinden toplanır.’ Gidiyoruz. Devlet Bey oturuma başkanlık ediyor. Hepimiz oradayız, bir kişi yok. Bir mahkeme diyor ki, ‘Hataylılar seçebilir ama ben onu Meclis’e yollamak zorunda değilim. Ben Hataylıların seçtiği milletvekilini, milletvekili saymıyorum.’ Devlet Bey, ‘Oku’ diyor. Katip üye Hatay’a geliyor, ismini okuyor. Devlet Bey, TBMM adına bekliyor makul süre. Kürsüye gelmiyor. Diyorlar ki ‘Katip üye okuyabilir ama biz yollamıyoruz. Devlet Bey bekleyebilir ama biz yollamıyoruz.’

“Yargıtay, kendisi gibi bir yüksek yargı organı olan AYM’den değil, birinci kademe mahkemesinden yana bir tutum takınıyor”

Sonrasında buna karşı Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvuruluyor. AYM de bir karar veriyor, diyor ki ‘Burada bir hak ihlali var. Burada seçilen milletvekili dokunulmazlık kazanır. Hakkındaki her türlü kovuşturma durdurulur. Yargılama bekletilir ve gider, görevini yapar. Ne zaman dokunulmazlığı ortadan kalkar milletvekilliğini kaybederek ya da Meclis’in Anayasaya uygun dokunulmazlık maddesini kaldırmasıyla, o zaman yargılamaya ancak devam edilebilir.’ AYM bunu ilan ediyor. O gün bırakılması lazımken birinci kademe mahkemesi, ‘Ben AYM’yi tanımıyorum’ diyor. Yargıtay, kendisi gibi bir yüksek yargı organı olan AYM’den değil, birinci kademe mahkemesinden yana bir tutum takınıyor. Biz bir baktık o gece, bir kalkışma var. Çünkü kalkışma askerler tarafından yapılıyorsa, askeri darbe girişimi; siviller tarafından yapılıyorsa, sivil darbe girişimi; yargıçlar tarafından yapılıyorsa jüristokrasiye güvenen, kendisine yargıç diyen birilerinin darbe girişimi olur. Başka bir şey olmaz. Yargıçlar yapıyorsa da bu sefer kendilerinde olmayan yetkileri kullananlar tarafından yapılan bir darbe girişimidir. Bunun karşısında durmak lazım. Çünkü bütün darbeler bu Anayasa’yı ortadan kaldırmak üzerine yapılırlar.

“153’üncü maddenin olduğu sayfayı yok saydılar”

O gün birinci kademe mahkemesi ve Yargıtay bu Anayasa’nın, geldiler ve yüksek mahkemelerle ilgili ve AYM’yi düzenleyen 146’ncı maddesini ve esas AYM kararlarının bağlayıcı olduğunu ifade eden 153’üncü maddesinin olduğu sayfayı yok saydılar. AYM’nin Yargıtay’ı da bağlayacağını, birinci kademe mahkemesini bağlayacağını, yürütmeyi, yani Erdoğan’ı bağlayacağını, yasamayı, hepimizi bağlayacağını, esas karar merciinin uyulması gereken son kararın bu olduğunu söylüyor. Ama önce birinci kademe mahkemesi, bu sayfayı yok saydı. Sonra Yargıtay, bu sayfayı yok saydı. O zaman iki sayfa geriye gidiyorsunuz, biri de kalkar, yüksek mahkemeler başlığını yok sayar, Yargıtay diye de bir şey kalmaz.

“Birisi de gelir seni yok sayar”

Ama sonra öğrendik ki bu kalkışma girişiminin arkasında Sayın Erdoğan varmış. O da dedi ki ‘Ben Yargıtay’ı haklı buluyorum burada. AYM haksız.’ O zaman biraz daha geriye gideriz. Bakın, hangi sayfa gelir? 101’inci madde, Cumhurbaşkanı'nın yetkileri. Birisi de seni yok sayar. Birisi de gelir, ‘Ben de bu sayfasını yok sayıyorum’ der. O zaman Erdoğan da zeminini kaybeder. Bu AYM’nin kararına uymamakla başlatılan anayasasızlaştırma süreci, eylemi ve AYM’ye karşı darbe girişimi, yarın konutuna, evine, çoluğuna, çocuğuna, malına, canına kastedenlere karşı seni savunmasız bırakır. Anayasal düzeni ortadan kaldırmanın en ağır suç olmasının sebebi budur. Bugün sırf Erdoğan eliyle kendi seçtikleri, atadıkları yüksek yargıçlar birbirleriyle bile uyuşamaz, çatışır, çelişir noktaya gelmiş. Bu meselenin özünde bile Anayasa’yı tartışmaya açmak için elverişli bir zemin buluyorlar.

“Anayasa basılmış bir kitap. Bu kitap, kendini koruyamaz. Bu kitabı, o kitaba uyarak sen koruyacaksın”

Geçen gün Sayın Efkan Ala, Meclis’te müzakerelerden sonra birçok milletvekili varken geldi, hatır sordu. ‘Aman Başkanım, bu Anayasa’yı mutlaka yapalım’ dedi. Dedim ki ‘Önce bir Anayasa’ya uyun da sonra yenisini yapalım’ dedi ki ‘Yahu zaten en kötü tarafı da şu bizim Anayasa’nın kendisine uyulmuyor, buna karşı kendisini koruyamayan bir anayasamız var.’ Anayasa basılmış bir kitap. O kitap, toplumun bütün mutabakatını ifade ediyor. Bu kitap, kendini koruyamaz. Bu kitabı, o kitaba uyarak koruyacaksın; sen koruyacaksın. Sayfa sayfa biraz önce dediğim gibi lime lime edip uymadığında sonra o Anayasa kendisini zaten koruyamaz. Anayasa tartışmalarını ben iki şeye bağlıyorum. Bir: İlk dört maddeyle AKP’nin sorunu var. Bu sefer işaret fişeğini HÜDA PAR attı. Ama 2011’de Başbakan Yardımcısı ‘Değiştirilmesi teklif dahi edilemez’ sözlerini, ‘Değiştirilmelerini nitelikli çoğunluğa bağlamak mümkün’ demişti. 2016’da İsmail Kahraman, ‘Dindar anayasa meselesinden Anayasamızın kaçınmaması lazım. Bunun için de ilk dört maddenin değişmesi lazım’ dedi. 2021’de İsmail Kahraman, ‘Laiklik kelimesi çok değişik. Peki, bu laiklik ne? Laiklik ileri sürülerek partiler kapatılıyor. Laiklik ileri sürülerek hürriyetler engelleniyor. Ben diyorum ki laiklik olmasın. 195 ülkenin yalnızca beşinde var’ dedi. 12 Eylül 2024’te HÜDA PAR, ‘Değiştirilemez maddenin olması doğru değil’ dedi. 14 Eylül 2024’te yine HÜDA PAR Genel Başkanı, ‘Dördüncü maddeye karşıyız, dördüncü madde gelecek nesillerin iradesine ipotek konmasıdır’ dedi. En sonunda da bu 10 Ekim’de Numan Kurtulmuş, ‘Çok sıradanmış gibi görünen devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü cümlesi, Anayasa’da yer alan hepimizin çok sık kullandığı bir tabirdir, doğrudur ama değişmesi gerekir. Çünkü devletin ülkesi olmaz. Devletin milleti olmaz. Bu millet devleti ve milletiyle ülkenin bölünmez bütündür’ derken Anayasa’nın ilk dört maddesini yeniden tartışmaya açmaya çalıştı.

“Anayasa’ya uymayanlarla Anayasa konuşma noktasında biz orada yokuz Numan Bey, kusura bakmayın”

Bunlar tamam, 150 yıldır anayasaya karşılar, 150 yıldır tek adamın yetkilerinin paylaşılmasına karşılar, 150 yıldır kuvvetler ayrılığına karşılar, 150 yıldır denge ve denetlemeye karşılar. Bunları ifade ediyorlar. Ama esas olarak bir başka şey de yapmaya çalışıyorlar. Yapmaya çalıştıkları şu: Anayasa tartışmasıyla gündeme sis etkisi yapmak, sis bombası atmak istiyorlar. Meraklısına buradan bir kez daha söylüyorum: Numan Bey, ‘Ocak ayında yine ziyaretler yapacağım, yine konuşacağım’ diyor. Numan Bey’e son söylediğimi şimdi baştan söyleyeyim: Randevu istediğinde elbette vereceğiz, kapımız açık, diyalogdan yanayız ama Anayasa’ya uymayanlarla Anayasa konuşma noktasında biz orada yokuz Numan Bey, kusura bakmayın.

“Can Atalay’ı Meclis’e getireceksin, AİHM kararlarına uyacaksın, AYM’nin aldığı kararları uygulayacaksın”

Önce bir, Can Atalay‘ı getireceksin bu Meclis’e. Hatay’ın seçtiği milletvekili buraya gelecek. İki, AİHM kararlarına teker teker uyacaksınız. Gezi davası hakkında verilmiş AİHM kararlarına, AYM kararlarına, verilmiş ve verilecek bütün kararlara harfiyen uyacaksınız. AYM’nin aldığı bütün kararları arkasından dolanmadan uygulayacaksınız. Ve’yi veya yapıp aynı AYM’nin bozduğu maddeyi altı yıl ileriye atmaya çalışmayacaksınız. Siz Meclis Başkanı olarak AYM’nin bir kararı varsa diyorsa ki ‘Şu maddeyi iptal ettim’, gerekçesini okuyacaksınız. Kanun Meclis’e sevk edildi, Anayasa’ya aykırılığını denetleyecek ilk merci sizsiniz. O kanunu ilgili komisyona bile sevk etmeyeceksiniz. AYM açık bir karar veriyor. Diyor ki, örneğin ‘Rektör atama maddesi anayasaya aykırıdır.’ O maddeyi tutuyorlar, içindeki noktasını virgüle, ve’sini veya’ya çevirip yeniden getiriyorlar, sen de onu görüşülsün diye ilgi komisyona yolluyorsan en büyük Anayasa ihlalini sen yapıyorsun. Senin açından da bağlayıcı. ‘Bu kanun, AYM’nin bu maddesini iptal gerekçesinin arkasından dolandığı için müzakere edilemez, Anayasa’ya aykırıdır, ben bunu sevk etmiyorum’ dediğin gün kapım benim açık. Gel, yeni anayasayı konuşalım.

“Ona istediği anayasayı yapsan da yapılan ilk seçimde Erdoğan bu millet tarafından tarihte hak ettiği yere yollanacaktır”

Çıkıp da ‘Can Atalay’ı nasıl serbest bırakmıyorsunuz, AYM’nin kararı açık’ dediğin gün, kapım açık, gel konuşalım. Can Atalay buraya gelip yemin ettiğinde, Gezi ile ilgili bütün kararlara uyulduğunda, Tayyip Erdoğan’a karşı yasamanın yetkilerine tecavüz eden cumhurbaşkanı kararnamelerine karşı, Numan Kurtulmuş dimdik ayakta durduğunda, her gün anayasayı çiğneyen işleri AK Parti yaparken her gün İç Tüzük’ün, her gün Anayasa’nın arkasından dolanırken karşılarına dikildiğinde, gelsin, sadece çay kahve içmesin, demokrasi, Anayasa da konuşalım. Ama Sayın Erdoğan bu anlayışta oldukça, Sayın Kurtulmuş da onun istediği gibi gündem yaratmak için; ama yeniden seçilme hayali, ama yüzde 50’yi bulamıyorum 40’la seçilme hayali, ben kişilerin hayalleriyle meşgul değilim. Ona istediği anayasayı yapsan da ne yaparsan yap, yapılan ilk seçimde Recep Tayyip Erdoğan bu millet tarafından tarihte hak ettiği yere yollanacaktır. Bundan sonuna kadar eminim. Ama biz Recep Tayyip Erdoğan için yapılacak hiçbir anayasa değişikliğinin yanında, sağında, solunda, kıyısında, köşesinde olmayız. Eğer Anayasa’ya bağlı olarak ettiği yemine sadıksa Numan Bey de olmasın. Çünkü bu bir tarafsız duruş değil, Recep Tayyip Erdoğan’ın umutları, korkuları, hedefleri, kaygıları üzerinden yürütülen bir sürecin sözcülüğüdür. Meclis Başkanı’na böyle bir sözcülük de yakışmaz.

“Gençlere bu ülkede hayal kurdurtamayan 23 yıllık bir iktidarın yorgun ve hırçın ortağı olmaktan vazgeçin artık”

Anayasa tartışmaları sis etkisi yapar, gündemdeki başka maddelerin, gündemin konuşulmasına engel olur. Bugün Türkiye’nin gündeminde 12 bin 500 liralık en düşük emekli maaşı vardır. Bugün Türkiye’nin gündeminde ‘Yılda üç kere zam yapabiliriz’ deyip bir kuruş zam yapmadıkları 17 bin liralık asgari ücret vardır. Bugün ülkenin gündeminde kanuna göre yüzde 1 destekleme alacakken bütçeye yüzde 0,2 destekleme konmuş çiftçilerin sorunları vardır. Bugün ülkenin gündeminde esnafın sorunları vardır. Bugün ülkenin gündeminde Suriye’de Esad rejimiyle yürütülen sürecin sonucunda ilk önce ahbaplıklar sonra kavgalar, komşunun iç işlerine karışmaları, eğit-donatlar... Türkiye’ye gelmiş 4 buçuk milyon Suriyeli sığınmacının bir an önce ülkelerine dönmeleri vardır. Her dört gençten üçünün bavulları kafasında toplamış olması gerçeği vardır. Devlet Bey’e sorarsan, beka sorunu dünyanın güçlü ve zengin ülkeleri bu topraklarda hayal kuruyor. Kursun. Yüzyıl önce geldi, kurdu hayali. Nasıl gittiklerini gördük. Biz o gelenleri görünce Yıldız Sarayı’nın arka bahçesinden kaçanların safında değiliz Devlet Bey. Biz o gelenleri görünce ‘Geldikleri gibi gidecekler’ diyenlerin partisinde siyaset yapıyoruz. Gençlere bu ülkede hayal kurdurtamayan 23 yıllık bir iktidarın yorgun ve hırçın ortağı olmaktan vazgeçin artık. “

“Sizin gündeminize de tepkinize de teslim olmayacağım. O ikisiyle size mutluluklar diliyorum”

Bahçeli’nin Öcalan çağrısını hatırlatan Özel, şöyle devam etti:

“Devlet Bey, size bu lafı söyletenleri biliyorum. O metin yazarınız var ya, o ikisi. Hani Sinan Ateş’in eşi gelip size şikayet etmek istiyor, dinlemiyorsunuz. Gidiyor, Erdoğan’a söylüyor ya o iki ismi. O ikisi. Vallahi, ben sizin bu gündeminize de bu tepkinize de teslim olmayacağım. O ikisiyle size mutluluklar diliyorum. Ben inadına bu ülkenin gerçek sorunlarını konuşmaya devam edeceğim. İnadına yoksulluğu konuşacağım, inadına işsizliği konuşacağım, inadına asgari ücreti, inadına emekli maaşını konuşacağım. Çünkü bu ülkede insanlar artık AK Parti’nin yorgun ve sizin kızgın iktidarınızdan ve her geçen gün birbirine benzeyen böyle bugünkü Ankara’nın havası gibi koyu, yağmur bulutlarının üstüne çöktüğü kasvetli bir memleketten herkes bıktı. Sizden de bıktı Erdoğan hükümetinden de bıktı AK Parti’nin bu yaptıklarından da bıktı. Gençler artık o bulutlar dağılsın istiyor. Masmavi gökyüzünde pırıl pırıl bir güneş açsın istiyor. 31 Mart‘ta ucundan aralandı, gökyüzünün mavisini gördük, güneşi gördük. Önümüze gelen ilk sandıkta bu ülkede güneş açacak, bu ülkeye bahar da gelecek, yaz da gelecek, Erdoğan da gidecek siz de gideceksiniz. Hepimiz ama hepimiz bu ülkenin gençleri için bu memleketi huzura erdireceğiz, güvene erdireceğiz.”

Panelde ayrıca; 22, 23 ve 24’üncü Dönem CHP Konya Milletvekili Av. Atilla Kart, CHP Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül, önceki Ankara Barosu Başkanı Av. Sema Aksoy ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Ersoy Kontacı katılımcılara hitap etti.

SON