CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Kürt sorununun çözümünün boyunlarının borcu olduğunu belirterek, "Türkiye’nin onlar ne kadar inkar etse de bir Kürt sorunu var. Bunun için atılacak tüm adımlar kıymetli. En kritik adım, Meclis odaklı bir süreç yürütmek. Yani hiçbir partiyi ve hiçbir aktörü dışlamamak" ifadesini kullandı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, HaberTürk TV'de katıldığı programda İsrail'in Suriye'deki saldırılarına ilişkin olarak, "İsrail 1974 anlaşmasına göre insansız olması gereken noktayı istila etti bir kere. Bayrak dikti. Bu yanlış. Şam'a ilerledi. Bu yanlış. Önce HTŞ Hava Kuvvetleri gibi çalıştı rejime karşı Şam düşene kadar. Sonra HTŞ'nin eline geçmesin diye bütün alt yapıyı vurdu. Buradan HTŞ'ye nasıl baktığı görülüyor. Suriye'nin toprak bütünlüğü açısından önemli tehdidin İsrail olduğu ortada. İsrail'e uluslararası toplum ve uluslararası hukuk arkamıza alınarak ve BM kararları gösterilerek 'dur' denmesi lazım. Türkiye'nin Suriye'nin bundan sonrası için insiyatif alması ve orada aktör olarak bulunması zaruridir. Suriye'nin İsrail'in Amerika'nın hesaplarına göre değil bu işten en çok etkilenen ülke olarak Türkiye'nin hakları, menfaatleri, oradaki askerinin güvenliği ve Türkiye'nin sınır güvenliği düşünülerek en doğru, demokratik ve stabil yapının oluşturulmasına katkı sağlaması lazım" ifadesini kullandı.
"Onlar ne kadar inkar etse de Türkiye'nin bir Kürt sorunu var"
Özel, "Bugün yaşananlar MHP Liderinin Öcalan çağrısıyla ilişkilendiriliyor. Sizce ilgili mi? MHP Lideri bunu biliyor muydu?" sorusu üzerine, "Kendilerine sormak lazım onlar ne zaman anlamış diye. Ben bu meseleyi bu vasattan tartışmayı doğru bulmuyorum. Türkiye’nin onlar ne kadar inkar etse de bir Kürt sorunu var. Olmasa, çözmeye uğraşmazsınız; bir sorun olmasa neyi çözmeye çalışıyorsunuz? Türkiye’de biz terörün bitmesini, terör örgütünün silahları öyle gömmesini değil gömmek başka bir taahhüttür, geri alabileceği şeyi gömerler, onun için silah bırakmasını bu çok dikkatli kullanılmış bir terminoloji. ‘Silahların gömülmesi’ dediler. Uluslararası çatışmalı süreçlerde ‘Anlaşamazsak, geri alınsınız’ şartıyla silah gömdürülür. Bu silahların bırakılması lazım ve Türkiye’ye bir barış gelmesi lazım. Bu barışın Türkiye’de terör örgütünün bırakıp ve Türkiye’nin Suriye’de de Türkiye’de de Atatürk’ün dediği gibi ‘yurtta barış, dünyada barış’ı savunması lazım. Bunun için atılacak tüm adımlar kıymetli" ifadesini kullandı. Özel, şunları kaydetti:
"Buradaki şartlar; hiçbir aktörün dışlanmaması, siyasetin tam temsili ve sahiplenmesi"
"En kritik adım, Meclis odaklı bir süreç yürütmek. Yani hiçbir partiyi ve hiçbir aktörü dışlamamak. Sadece anadilde eğitim konuşmak, sadece onu konuşmak, bunu konuşmak bu sorunu çözümsüzlüğe götürdüğü için dünya bu süreçleri nasıl çözdüyse, öyle çözmek lazım. Buna ‘müzakere süreci’ diyorlar. Bir müzakere öncesi dönemi var, müzakere öncesi dönemde yapılması gerekenler var. Müzakere öncesi dönem ile müzakereye geçerken güven artırıcı adımların atılması lazım. Sonra müzakere döneminin katılımcı, şeffaf ve toplumsal mutabakata dayalı yürümesi lazım. Buradaki şartlar; hiçbir aktörün dışlanmaması, siyasetin tam temsili ve sahiplenmesi. Sonra da alınan kararların bir takvim dahilinde uygulanması lazım.
"Adalet ve Kalkınma Partisi, kendini odağa koydu"
Eğer bu süreçte hata yaparsanız, çatışma süreci çok daha hızlı şekilde geriye döner. CHP hakkını teslim edelim, önceki süreçte de doğruyu söyledi: ‘Biz bu sürece Meclis’te olması ve toplumsal mutabakat aranması, birbirinize veremeyeceğiniz sözler tutulmaması, siyasi çıkarlara alet edilmemesi, samimiyetle yürütülmesi şartıyla kredi açarız.' Bu söz söylendiğinde sabah saat 10.40’tı, akşam 16.30’da ‘Al kredini başına çal’ dedi Erdoğan. O süreçten parlamento dışlandı. Bir parti ile adadaki bir terör örgütü lideri arasında müzakereler yürütüldü. Adalet ve Kalkınma Partisi, kendini odağa koydu. Başarılı olursa buradan bir siyasi parti çıkar umuyorsa, o süreç başarılı olmaz zaten. Ülkenin çıkarının umuluyor olması lazım."
"Bir tane AK Partili belediye başkanı bırakmayız, hepsinin geçmişte Fetullah Gülen cemaati ile irtibatı var"
Özel, "Kürt sorununun temeli nedir? Ne olursa Kürt sorunu yoktur dersiniz?" sorusu üzerine, "Bir cevapla çözülecek olsa bugüne kadar çözülürdü zaten. Bu sorunun müzakere edilmesi lazım. Kürt kendini niye mutsuz hissediyor, niye eşit vatandaş hissetmiyor, niye ayrımcılığa uğruyor ve öyle hissediyor diye. Örneğin memleketim Manisa’da belediye başkanı seçebiliyorsun. Memleketiniz Salihli’de belediye başkanı seçebiliyoruz. Ama geçen dönemi düşünün. Diyarbakır’da seçemiyorsunuz. Seçtiğinizin yerine kayyum atıyorlar. İstanbul Esenyurt’ta Ahmet Özer, 10 yıl önceki telefon görüşmesinden sorumlu tutuluyor. AK Parti’nin belediye başkanları, 10 yıl önceki telefon görüşmeleri olsa FETÖ’den içeri girerler. Şu anki AK Partili belediye başkanlarının en az bir FETÖ’cü ile bir telefon görüşmesi yapmama ihtimali yok 10 yıl önce. Hepsini görevden alabilirsiniz. Hatta yarın seçim olsa, biz iktidarı alsak, bu kanunlar böyle dursa, biz ‘Bu yetkiler ele geçti’ desek, bir tane AK Partili belediye başkanı bırakmayız, hepsinin geçmişte Fetullah Gülen cemaati ile irtibatı var. O yüzden bu işleri sakin ve makul bir yerden tartışmak lazım" ifadesini kullandı. Özel, şunları kaydetti:
"Kürtler, 'Biz eşit hissetmiyoruz' diyorlarsa o sorunu çözmek hepimizin boynunun borcu"
"Türkiye’de Kürtler, ‘Biz eşit hissetmiyoruz’ diyorlarsa o sorunu çözmek hepimizin boynunun borcu. Ama onu hep birlikte oturup müzakere edeceğiz. Benim toplumsal mutabakatta bir şartım var. Bütün partilerin olması, davet edilmesi lazım. Bir de ilk gün ve son gün ‘Şehit aileleri ve gazilerin gözünün içine bakarım’ dedim. Bunu, Bahçeli konuştuktan 45 dakika sonra söyledim. Kimsenin bayrağa, kimsenin ülkenin adına ya da Anayasadaki vatandaşlık tanımına itirazı yok. Ama uygulamada eşitsizlikler var, bunları düzeltmek lazım. Kanunlarda düzeltmeler yapmak lazım ve hep beraber toplumsal mutabakat yaratmak lazım. Söylenmeden önce kimsenin söylemediği bir şeyi; ‘Abdullah Öcalan gelsin, bu kürsüde konuşsun, terör bitsin.’ Öyle bitiyor olsa öyle bitirirler terörü, bitmiyor işte öyle.
"Meclis gözetiminde, Meclis kontrolünde, doğru bir süreç yönetilmesi lazım"
O yüzden Devlet Bey'in de Adalet ve Kalkınma Partisi’nin de MHP’nin de aklıselimle, hiç kimseyi dışlamadan, toplumsal mutabakat arayarak, doğru yapılış yöntemini takip etmesi lazım. Devlet Bey apandisit ameliyatı yapacak, Vikingler gibi yapmak istiyor; bıçağı çıkarıp saplayalım, ben elimi sokayım, apandisiti çıkarayım. Patlamazsa yaşar hasta. Ya patlarsa? Artık bütün dünya çatışmalı süreçlerden risksiz, kazasız, sonra hendek olayları olmayacak şekilde... Ama esas mesele toplumsal mutabakat olsaydı, TBMM gözetiminde olsaydı, bu noktaya gelemezdi iş. O yüzden Meclis gözetiminde, Meclis kontrolünde, doğru bir süreç yönetilmesi lazım."
"Bu süreçte CHP'yi dışlamanın ne Ak Parti'ye ne bir başkasına faydası var"
Özel, DEM Parti Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan'ın PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüştüğünün anımsatılması ve CHP'nin bu süreçte dışlanıp dışlanmadığının sorulması üzerine, "Geçmişte dışlandık bundan Türkiye menfaat görmedi. İki taraf da birbirini suçladı. Bu süreçte CHP'yi dışlamanın ne Ak Parti'ye ne bir başkasına faydası var. İYİ Parti'yi, Saadet Partisi'ni de dışlanmamalı, Meclis'te milletvekili olan hiçbir parti dışlanmamalı. Meclis dışı partilere düzenli bilgi verilmeli. Çünkü eğer CHP'yi dışlayarak diyelim ki; yeğeni gidecek gelecek haber getirecek ya da bir gün gelecek kendisine mikrofon uzatılacak veya çıkarılacak, konuşacak. Böyle bir çözüme Türkiye'de kaç kişi evet diyor? DEM seçmeninin bile yüzde 68'i bunu olanaksız görüyor, inanmıyor. Çünkü inanılacak gibi yürütülmüyor süreç. Oysaki Meclis'ten başlayıp adım adım ilerleyip, esas mesele demokratik açılımlar ve Kürt sorununun kökten çözümü olsa bu konuda atılacak tüm adımlarda mütabakat olsa herkes sürece inanır. Sonunda Türkler de kazanır Kürtler de kazanır" diye konuştu. Özel, "MHP ile yaptığınız görüşmede kayyumlarla ilgili bir sonuç aldınız mı?" sorusuna şu yanıtı verdi:
"MHP’nin 'Bu sorun kanun yoluyla çözülebilir' demesini biz olumladık"
"Biliyorsunuz bu kayyum meselesinde tarihi bir şey oldu. Parlamentodaki bütün muhalefet partileri ortak imza attı. Her birine ayrı ayrı teşekkür ediyoruz. 10 partinin imzası var. MHP’den de bir açıklama geldi ‘Bu sorunun çözümü kanunda değişiklikle olur’ diye. Bardağın boş tarafına bakarsanız MHP’nin açıklamasında, diyorlar ki; ‘Hakkında soruşturma olanlar, aday olamaz’ ki böyle olmasın diye. O masumiyet karinesine çok aykırı bir şey. Ama dolu tarafı, ‘Sorunu kanun yoluyla çözebiliriz’ diyorlardı. Biz dolu tarafından baktık ve randevu istedik. Arkadaşlar görüşmüşler, kapalı kısımda yapılan görüşmelerde olumlu bir seyir olmuş. ‘Ama tabii genel başkanımıza, ilgili kurullarımıza götüreceğiz. Genel başkanımız bunu ittifak ortaklarımızla görüşür’ gibi konuşmalar olmuş, gayet normal. MHP’nin ‘Bu sorun kanun yoluyla çözülebilir’ demesini olumladık. 10 partinin altına imza attığı dört dörtlük bir teklifimiz var. Bardağın dolu tarafına baktık. MHP de yetkili kurullarına götürecek. Ama Sayın Akçay’ın şu ifadesi dikkatimi çekti; ‘Genel Başkanımızın da ifade ettiği gibi geçmişte, bir anayasa sürecinde bu işler de çözülür’ diye bir anayasa şartı koymuş gibi. Bu yaklaşım çözüm getirmez. Bir anayasa şartı gibi gördük ama tabii kendi değerlendirmeleri."
(SÜRECEK)