Yozgat

Prof. Dr. Güngör Yılmaz: Anadolu Bölgesi’nin kuraklıktan etkilenme düzeyine ilişkin açıklamalarda bulundu

Yozgat Bozok Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Güngör Yılmaz, İç Anadolu Bölgesi’nin kuraklıktan etkilenme düzeyine ilişkin, "Artan kuraklık ya da değişen iklim koşulları, kuraklığın yıl içerisindeki dağılışı, bunlara göre pozisyon almamız gerekiyor. Klasik üretim sistemimizi büyük ölçüde formatlamamız ve yeni bir döneme geçişe dair hazırlıklarımızı eksiksiz yapmamız gerektiğini düşünüyorum" dedi.

Yozgat Bozok Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Güngör Yılmaz, İç Anadolu Bölgesi’nin kuraklıktan etkilenme düzeyine ilişkin, "Artan kuraklık ya da değişen iklim koşulları, kuraklığın yıl içerisindeki dağılışı, bunlara göre pozisyon almamız gerekiyor. Klasik üretim sistemimizi büyük ölçüde formatlamamız ve yeni bir döneme geçişe dair hazırlıklarımızı eksiksiz yapmamız gerektiğini düşünüyorum" dedi.

Son yıllarda yağışların azlığı, sulama amaçlı baraj ve göletlerde su doluluk oranlarının düşmesi, kuraklık riskini artırırken, tarımsal üretime de olumsuz etki yapıyor. Yozgat Bozok Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Güngör Yılmaz, geniş üretim alanları ile üretim deseni ve iklim parametreleriyle önemli bir bölge olan Yozgat’ın da içerisinde yer aldığı İç Anadolu Bölgesi’nde ekim dönemleri ve tohum kullanımı alışkanlıklarının, değişen koşullara bağlı olarak güncellenmesi gerektiğine dikkat çekti.

“Kışlık ekimler için toprak hazırlığını geciktiriyor”

Yılmaz, kışlık ekimlerde toprak hazırlığının geciktiğini belirterek, şöyle konuştu:

“Kuraklıktan üreticilerimiz iki yönlü zarar görüyor, iki yönlü zarara uğrar. Bunlardan bir tanesi ekim dönemi, bir diğeri de hasat dönemi, oldukça çarpıcı, olumsuz etkilerinin yaşandığı dönemler. Ne oluyor bu dönemlerde, isimlendirecek olursak; hiç şüphesiz ilkbahar ve sonbahar dönemindeki kuraklık. İlkbahar ve sonbahar dönemindeki kuraklıklar neyi etkiliyor, son zamanlarda neleri etkiledi. Birincisi sonbahar döneminde özellikle kışlık ekimler için toprak hazırlığını geciktiriyor. Kuraklıktan kaynaklanan toprağın tavı toprağın işlenmesi zorlaşıyor, toprağı işleyemiyor vatandaş, tava gelmiyor. Dolayısıyla toprak işlemi, tohum yatağı hazırlığı, kışlık ekimler için gecikiyor. Gecikince bu defa kışlık ekimlerde büyük ölçüde güçlü bir şekilde bitkiler kışa giremiyor. Kışlık ekim gecikiyor, toprak hazırlığından. İkincisi her şeye rağmen üretici diyor ki; ya benim tohumum depomda, ambarımda duracağına toprakta dursun, ekiyor. Nereye ekiyor? Kuruya ekiyor. Kurak bir toprağa, suyun nemin olmadığı bir toprağı ekim yapıyor. Bu defa bir hafta içerisinde çimlenecek olan tohum bir bakıyorsunuz üç haftada ancak çimlenip, toprak üstüne çıkıyor ve yavaş gelişiyor. O zaman da kışa zayıf gidiyor. Bütün kışlık bitkiler, yani burada yem bitkileri de dahildir, tahıllar da dahildir, yağlı tohumlu bitkilerden kanola olan yerlerimiz vardır, bu da dahildir, kışa güçlü girmesini isteriz. Hem kardeşlenmiş, hem belli bir boya ulaşmış, daha güçlü olsun isteriz. Ama geç ekiliyor, geç çıkıyor, yavaş gelişiyor. Bir anda karla buzla, soğukla karşılaşabiliyor. Dolayısıyla kıştan zarar görme riski yüksek oluyor. Başlangıçta güçlü bir çıkış, güçlü bir kışa giriş, iyi bir dayanıklılık, kışta sağlayamazsan daha sonraki dönemlerde oradaki verim kaybını telafi edemiyor.”

“Geç ekimin kuraklığın daha belirgin zararlarıyla karşılaşıyoruz”

Yılmaz, ilkbahar döneminde yapılan geç ekimlerde, kuraklığın daha belirgin zararlarıyla karşılaşıldığına vurgu yaparak, şöyle dedi:

“İlkbahar dönemine geldiğinizde oradaki kuraklıklar ne yapıyor, benzer etkiyi yapıyor. Bu defa biz havaların ısınması, erken ısınma ya da işte bu kuraklıktan etkilenmeme adına aslında ekim zamanlarını biraz daha geriye doğru çekmemiz gerekiyor. Belki de nisanın ikinci yarısı, mayısın başında, ortalarında yapacağımız ekimleri nisanın başına, martın ikinci yarısından itibaren çok uyanık olacağız, çok dikkatli olacağız, gecikmememiz gerekiyor. Geciktiğimiz takdirde bu defa geç ekimin kuraklığın daha belirgin zararlarıyla karşılaşıyoruz. İlkbahar dönemindeki eriyen kar sularından ya da ilkbaharın son dönemlerdeki yağışlarından istifade edebilmemiz lazım. O yüzden biz genellikle agronomik çalışmalarımızı, ekim zamanı, toprak hazırlığı, hem sonbahar hem ilkbahar, bunların güncellenmesi gerektiğine inanıyoruz. Çeşit tercihleri de burada çok önemli. İlkbahar son donlarından zarar görmeyecek, çıkışı, gelişmesi bu erken dönemdeki soğuk zararlarından koruyacak şekilde gelişen çeşitleri tercih etmemiz gerekiyor. Bunları sürekli güncellememiz lazım, üretici bunu bekliyor. Bunu teknik ekiplerin bilimsel araştırmalarla ortaya koyması, ekim zamanlarını güncellemesi, çeşitleri güncellemesi, toprak işleme zamanlarını güncellemesi, yapacağı agronomik yani tarımsal uygulamaları, bakım işlemlerini güncellememiz gerekiyor. Bu artan kuraklık ya da değişen iklim koşulları, kuraklığın yıl içerisindeki dağılışı, bunlara göre pozisyon almamız gerekiyor. Klasik üretim sistemimizi büyük ölçüde formatlamamız ve yeni bir döneme geçişe dair hazırlıklarımızı eksiksiz yapmamız gerektiğini düşünüyorum.”