(TBMM) - TBMM Genel Kurulu'nda konuşan Sanayi ve Teknoloji Bakan Mehmet Fatih Kacır, Terör belasının Türkiye'nin kalkınmasına uzun yıllar zarar verdiğini ve ambargolarla mücadele edildiğini belirterek, "Savunma sistemlerini parasıyla dahi bize vermediklerini gördük. Bu tecrübe, savunma sanayisinde milli ve özgün teknolojiler geliştirmekten başka bir alternatifin söz konusu olmadığını ispat etti. Türkiye'ye insansız hava aracı vermediler, dünyanın en gelişmiş İHA'larını, SİHA'larını biz ürettik" dedi.
TBMM Genel Kurulu'nda Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nın 2025 yılı bütçe görüşmeleri devam ediyor. Yürütme adına Sanayi ve Teknoloji Bakan Mehmet Fatih Kacır'ın konuşmasında öne çıkanlar şöyle:
"Sizlerle, öncelikle küresel gelişmelerin değerlendirmesini paylaşmak istiyorum. Dünya çok boyutlu bir gerilimin içinde. Yerleşik sistemlerin çözülmeye başladığı, güç dinamiklerinde kırılmaların yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. Yeryüzüne barış ve refah sunması hayal edilen uluslararası sistem, insanlığa adalet getiremiyor, giderek zayıflıyor ve çözülüyor, istikrar ve güveni sağlamaktan uzaklaşıyor. Bölgesel ve küresel krizler kutuplaşmayı tetikliyor. Serbest ticaret yaklaşımı yerini gümrük duvarlarının yükselişine bırakıyor. Yerelde üretim, komşulardan, müttefiklerden tedarik öne çıkıyor. Küresel rekabette güç dengesini yüksek teknoloji ve inovasyon kabiliyeti belirliyor. Göstergeler, ülkemizin en büyük ticaret ortağı olan Avrupa'nın yarışta geri düştüğüne işaret ediyor.
'Avrupa, son dönemde yenilikçi teknolojilerin geliştirilmesine öncülük edemedi'
Bakınız, 2002-2023 arası dönemde Çin yüzde 8,3; Amerika Birleşik Devletleri yüzde 2 yıllık ortalama büyüme kaydederken Avrupa Birliğinin büyümesi yüzde 1,4'te kaldı. Avrupa, son dönemde yenilikçi teknolojilerin geliştirilmesine öncülük edemedi. Uluslararası Para Fonu, bu yıl dünya ekonomisinin yüzde 3,2; avro bölgesinin ise ancak yüzde 0,8 büyüyeceğini öngörüyor. Böylesi bir dönemde Türkiye olarak, ekonomide fiyat istikrarını sağlamaya yönelik programla birlikte yatırım, istihdam, üretim ve ihracat rotasında kalkınma yolculuğumuzdan taviz vermiyoruz. Son yirmi iki yılda büyüme ortalamamız yıllık yüzde 5,4; ekonomimiz on yedi çeyrektir kesintisiz büyüyor. Millî gelirimiz 1 trilyon 250 milyar doları aştı; fert başı gelirimiz 15 bin dolara erişti. Sanayi üretim endeksi pandemi öncesi döneme göre Almanya'da yüzde 13, İtalya'da yüzde 6,7; Fransa'da yüzde 3,9 aşağıda seyrederken Türkiye'de aynı dönemde yüzde 19,5 yükseldi. Bu başarıyı mümkün kılan, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde ülkemize kazandırdığımız proje ve hizmetlerdir.
'Sanayi sektörlerinde üretim ve ihracat rekorları kırdık'
Hafızalarımızı tazeleyelim: Önceki asırda yaşanan endüstri devrimlerine ülkemiz maalesef seyirci kalmıştı. AK Parti iktidarları öncesinde sanayi sektörümüz uzunca bir dönem montaj sanayisinin ilerisine geçemedi. AR-GE odaklı üretim ülkemizin en büyük şirketlerinde dahi fikirden gerçeğe dönüşememişti. Türkiye, potansiyelini ve enerjisini siyasi ve ekonomik istikrarsızlıklarla heba etmiş, sanayi ve teknolojide bir hamle gerçekleştirememişti. Türk milletinin imkan ve kabiliyetleriyle asla örtüşmeyen böylesi bir tablonun ardından AK Parti iktidarlarıyla Türkiye'yi dünya sahnesinde hak ettiği konuma taşıyan büyük başarılara imza attık. Sanayide çalışan sayımızı 3 milyon 900 binden 6 milyon 700 bine çıkardık. Sayıları 191'den 363'e yükselen organize sanayi bölgeleri ve kurduğumuz 45 endüstri bölgesini Türkiye'nin üretim üsleri haline getirdik. Sanayi sektörlerinde üretim ve ihracat rekorları kırdık. Otomotiv üretimimizi yıllık 357 binden 1 milyon 468 bine yükselttik, Avrupa'nın en büyük üreticilerinden biri olduk.
Beyaz eşya üretimimizi 6 milyon 700 binden 32 milyon 400 bine, ihracatımızı 672 milyon dolardan 5,5 milyar dolara yükselttik. Avrupa'nın en büyük, dünyanın en büyük 2'nci beyaz eşya üreticisiyiz. Çelik üretimimizi 16,5 milyon tondan 34 milyon tona yükselttik, Avrupa'da ilk 2'deyiz. Demir çelik ihracatımız 3,5 milyar dolardan 27 milyar dolara çıktı. Yeşil dönüşüm yatırımlarıyla karbon ayak izinin azaltılması ve sanayimiz için kritik önemi haiz paslanmaz çelik üretimi yatırımının ülkemize kazandırılması öncelikli hedefimiz. İlaç üretimimizi 969 milyon kutudan 2 milyar 400 milyon kutuya, ihracatımızı 160 milyon dolardan 2 milyar dolara çıkardık. Tıbbi cihaz ihracatımız 26 kat artarak 1 milyar 300 milyon dolara ulaştı. İlaç ve tıbbi cihazda ARGE ve yerli üretimle küresel sağlık sektöründe rekabet gücümüzü artırmak ve dışa bağımlılığımızı azaltmak için çalışmaya devam ediyoruz.
'Tüm sektörlerde imalat sanayimizin yıllık ihracatını 34 milyar dolardan 241 milyar dolara yükselttik'
Kimya ihracatımızı 2 milyar 700 milyon dolardan 30 milyar dolara yükselttik. Kümelenme modeline uygun büyük ölçekli yatırımları ülkemize kazandırıyoruz. Makine ihracatımızı 2 milyar dolardan 25 milyar dolara yükselttik. Fabrika yapan fabrikalar olarak gördüğümüz makina üreticilerimizin yüksek teknolojiye geçişini hızlandırıyoruz. Sürdürülebilir ve güvenilir gıdaya erişimin teminatı olarak gördüğümüz gıda sanayimizin ihracatını 2 milyar 800 milyon dolardan 19 milyar dolara çıkardık. İhracatımızı tekstil ve hazır giyimde 12 milyar dolardan 33 milyar dolara, mobilyada 291 milyon dolardan 4,5 milyar dolara, deri ürünlerinde 644 milyon dolardan 2 milyar 100 milyon dolara yükselttik. Tasarım ve markalaşmayla bu sektörlerimizde yeni başarı hikâyeleri yazmaya devam edeceğiz. Tüm sektörlerde imalat sanayimizin yıllık ihracatını 34 milyar dolardan 241 milyar dolara yükselttik.
'OECD ülkeleri arasında sanayi üretimi artışında Türkiye birinci sıradadır'
Bazı sayın milletvekilleri, 'Peki, dünyada yerimiz ne oldu?' dediler, hatta Türkiye'nin sanayisizleştiğini iddia edenler oldu. Bakınız, son yirmi iki yılda imalat sanayi katma değerinde dünyadaki payımız yüzde 0,7'den yüzde 1,33'e ulaştı. İhracatımızın dünyadaki payı yüzde 0,55'ten 1,07'ye yükseldi. OECD ülkeleri arasında sanayi üretimi artışında Türkiye birinci sıradadır. Türkiye, Çin'den sonra Orta Avrupa'ya kadar uzanan kuşakta en fazla ürünü, rekabetçi şekilde en fazla ülkeye ihraç edebilen ülkedir. Elbette, Türkiye'yi küresel bir üretim üssü haline getiren bu muazzam atılım kendiliğinden olmadı. Planlı sanayileşmeden enerjiye, demir yolları ve limanlara sanayinin dünyayla bağlantısını sağlayan yatırımlar güçlü üretim altyapımızın temelini oluşturdu. İnsan kaynağımızı doğru yetkinliklerle buluşturan atılımlar, nitelikli ve çalışkan iş gücümüzü bu ülkenin en büyük değeri haline getirdi. Siyasi istikrarla tahkim edilen ekonomik istikrar ve iş ortamını iyileştiren yapısal reformlar yatırımların önünü açtı. Desteklerimizle özel sektörün yatırımların öncüsü olmasını sağladık.
'Dört bir yanı ateş çemberiyle kuşatılmış bir coğrafyadayız'
Vakit, şimdi Milli Teknoloji Hamlesi'yle ekonomik ve teknolojik bağımsızlığımızı tahkim etme, Türkiye'yi muasır medeniyetler seviyesinin üzerine taşıma vaktidir. Bu hamlenin öncüsü savunma sanayimizdir. Zira, dört bir yanı ateş çemberiyle kuşatılmış bir coğrafyadayız. Sınırlarımız dışından gelen tehditler, mücadele ettiğimiz terör belası ülkemizin kalkınma yolculuğuna uzun yıllar zarar verdi. Ülkemizi masada ve askeri sahada zayıflatmak isteyenlerin ambargolarıyla mücadele ettik, savunma sistemlerini parasıyla dahi bize vermediklerini gördük. Bu tecrübe, savunma sanayisinde milli ve özgün teknolojiler geliştirmekten başka bir alternatifin söz konusu olmadığını ispat etti. Türkiye'ye insansız hava aracı vermediler, dünyanın en gelişmiş İHA'larını, SİHA'larını biz ürettik. İHA'larda kullandığımız kameraları vermediler, çok daha ileri kabiliyetleri olan
kameraları yine biz ürettik. Geliştirdiğimiz füzelerde kullandığımız motorları vermediler, kendi imkânlarımızla turbojet motorları geliştirdik, ürettik. Herkes bilsin ki hangi alanda gizli açık ambargo konuyorsa Türkiye o alanda çok daha büyük işler yapacaktır.
'Küresel insansız hava aracı pazarında payımız yüzde 70'
Hangi sistemler Türkiye'den esirgeniyor, hangi ürünler Türkiye'ye verilmiyorsa Türkiye daha iyilerini, kendi imkanlarıyla üretecektir. 20'nci yüzyılda binlerce uçak helikopter üretilirken oyunun dışında kalan Türk milleti şimdi, Bayraktar'la, Akıncı'yla, ANKA'yla, AKSUNGUR'la, KIZILELMA'yla yeni nesil havacılıkta dünya lideri. Savaş paradigmalarını değiştiren sistemlerimizde, küresel insansız hava aracı pazarında payımız yüzde 70. ATAK, GÖKBEY, HÜRKUŞ, HÜRJET, KAAN dosta güven, düşmana korku veren eserlerimiz. KORAL, ŞİMŞEK, HİSAR, SİPER, ATMACA, SOM, GÖKDOĞAN, BOZDOĞAN, GÖKTÜRK, İMECE, MİLGEM bilim insanlarımızla, mühendislerimizle, teknisyenlerimizle, emekçilerimizle iftihar vesilemiz.
Savunma sanayisindeki üretim kabiliyetimiz yalnızca Türkiye'nin değil, dost ülkelerin de ihtiyacını karşılayan çözümlerin geliştirilmesini sağlıyor. 2002'de 250 milyon dolar olan savunma ve havacılık ihracatımız bu yıl 6,5 milyar dolara erişiyor. Daha hızlı ve daha ileri menzile gidebilecek füzeler geliştirmek, elektronik harp kabiliyetlerimizi yükseltmek, katmanlı hava savunma sistemlerimizin her türlü tehdide cevap vermesini sağlayacak Çelik Kubbe Projesi'ni tamamlamak, havada, karada denizlerde insansız sistemlerin yetkinliklerini geliştirmek ve uzaya bağımsız erişebilmek için daha çok çalışacağız. Hiç kimsenin Türkiye'ye zarar vermeyi aklının ucundan dahi geçiremeyeceği bir caydırıcılık seviyesine mutlaka ulaşacağız. Biz bu coğrafyada yolcu değil hancıyız, biz bu topraklarda ev sahibiyiz. Ev sahibinin üzerine kapıyı kapadığını zanneden kendisi dışarıda kalır. Bu hakikati masada vurgulamakla kalmayacak, sahada ispat etmeye devam edeceğiz.
'Bir buçuk yılda 45 bin Togg sahipleriyle buluştu'
Hedefimiz, otomotiv sektörünün yeni mobilite ekosistemine dönüşümünde ülkemizi liderliğe taşımaktır. Bunun en önemli adımını Türkiye'nin otomobili Togg'la attık. Aslında bu adımı daha erken atabilirdik. Sayın Cumhurbaşkanımız Başbakanlığı döneminde, 2011 yılında 'Artık yerli otomobil markamız olmalı' demişti fakat maalesef pek çok kimse öğrenilmiş çaresizlik içinde bu iddianın gerçeğe dönüşemeyeceğini savundu. Bizlerse bu hedeften geri adım atmadık. Togg araçlarını kamuoyuna tanıttığımızda 'Bunlar maket, ortada fabrika yok' dediler, aldırmadık. Sayın Cumhurbaşkanımızla fabrikanın temellerini attığımızda 'Bu temeller göstermelik, toprağın altında çürüyüp gider' dediler, pes etmedik. Togg araçları yollara çıktı 'Bu arabalar Türkiye'de üretilmiyor, İtalya'dan getiriliyor' dediler, aldırış etmedik. Durmadık, duraksamadık her işimizde olduğu gibi inandık, çalıştık, başardık. Bir buçuk yılda 45 bin Togg sahipleriyle buluştu. Elbette daha yapacak çok işimiz var. Bugüne kadar nasıl Togg'un yanında olmuşsak bundan sonra da Togg'u güçlü şekilde desteklemeye, Togg'un uluslararası ölçekte rekabetçiliğini sağlayacak adımlar atmaya devam edeceğiz. Togg bizler için yalnızca yerli ve millî elektrikli otomobil projesi değildir. Togg iş birliği yaptığı Türk teknoloji girişimlerini geleceğe taşıyan bir lokomotiftir.
'1 milyon 300 bin KOBİ'ye 180 milyar lira KOSGEB katkısı sunduk'
KOSGEB'i ülkemizde KOBİ'lerin hamisi ve en büyük destekçisi haline biz getirdik. Geçtiğimiz yıl ifade etmiştim, bugün yapılan bazı konuşmalar dolayısıyla şimdi güncel rakamlarla tekrar vurgulamak istiyorum: KOSGEB'i biz kurmadık. KOSGEB 1990 yılında kuruldu ve AK Parti iktidarına kadar on bir yılda sadece 4 bin işletmeye bugünkü değerlerle 1 milyar 200 milyon lira destek verdi. Bizim dönemimizde ise, 1 milyon 300 bin KOBİ'ye 180 milyar lira KOSGEB katkısı sunduk. Bu yıl 48 bin KOBİ'mize sunduğumuz destekler 10 milyar 300 milyon liraya ulaştı. KOSGEB Destek Programlarını girişimcilik, sürdürülebilir büyüme ve küresel rekabet odaklı olarak yeniden yapılandırdık. Girişimcilik desteğimizin üst limitini 375 bin liradan 2 milyon liraya çıkardık. İlk kez 81 şehrimizde düzenlediğimiz girişimci seçmelerinde 1064 işletme 1,5 milyar lira destek almaya hak kazandı."