(TBMM) - CHP Ankara Milletvekili Deniz Demir; TBMM Genel Kurulu'ndaki Enerji ve Tabii Kaynakları Bakanlığı'nın 2025 yılı bütçesi görüşmelerinde, "Enerji, AKP'nin özelleştirme tutkusunun en fazla olduğu alandır. Nedeni ise açıktır. Enerji demek para demek, kaynak demek. Özetle AKP'nin dilinde rant demektir. Özelleştirmenin faturalarını vatandaş ödüyor. Sefasını ve rantını ise yandaş firmalar sürüyor" dedi. CHP Mersin Milletvekili Gülcan Kış ise "İktidara geldiğimizde, güvenilir, ucuz ve çevre dostu enerji politikalarıyla halkımızın refahını artıracağız" diye konuştu.
TBMM Genel Kurulu'nda; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı'nın 2025 yılı bütçeleri görüşülüyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın 2025 yılı bütçesine ilişkin söz alan CHP Ankara Milletvekili Deniz Demir, iktidarın enerji politikasını eleştirerek sektördeki özelleştirmelere tepki gösterdi. Demir, şöyle konuştu:
"Enerji, AKP'nin özelleştirme tutkusunun en fazla olduğu alandır. Nedeni ise açıktır. Enerji demek para demek, kaynak demek. Özetle AKP'nin dilinde rant demektir. Elektrik dağıtım işinin 2013 yılında tamamen özel sektöre devredilmesinin ardından bakanlıktan şirketlere para akışı başladı. Sokak ve caddelerin aydınlatılması için elektrik dağıtım şirketlerine ödenen paralar şöyle: 2021 yılında 2 milyar 961 milyon, 2022 yılında 10 milyar 471 milyon, 2023 yılında 23 milyar 627 milyon, 2024’ün ilk 6 ayında ise 14 milyar 212 milyon. Bakanlık şirketlerin kasasına paraları yağdırırken, vatandaş elektrik dağıtım şirketlerine şikayet yağdırıyor. Ama iktidarın umurunda değil. Ne de olsa bu özelleştirmenin faturalarını vatandaş ödüyor. Sefasını ve rantını ise yandaş firmalar sürüyor.
"Elinizi vicdanınıza koyun, bu insanlar nasıl iki kat fatura ödesin? Siz de hiç mi vicdan yok"
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar yılbaşında elektrik ve doğal gaz fiyatlarına zam yapılmayacağını açıklamıştı. Vatandaş bir nebze olsun rahatlarız diye sevinmişti ki bunun da AKP’nin yeni bir oyunu, daha doğrusu yeni bir yalanı olduğu ortaya çıktı. Resmi Gazete’de yayınlanan karara göre yıllık 5 bin kilovat saat elektrik tüketen konut ve ticarethane aboneleri ocak ayından itibaren sübvansiyonlu elektrik kullanamayacak. Yani normalde aylık ortalama bin liralık elektrik faturası ödeyen vatandaş desteğin kesilmesiyle birlikte tam iki katı elektrik faturası ödeyecek. Millete zam yapmayacağız masalları anlatırken çıkardığınız kararlar ile milletin kesesini nasıl daha fazla soyarızın derdine düşmüşsünüz. Bu ülkede kalabalık yaşayan aileler var, evinin ısıtmasını/soğutmasını elektrikli aletlerle yapan aileler var, bu aileler için aylık 417 kilovat saat lüks tüketim değil. Elinizi vicdanınıza koyun, bu insanlar nasıl iki kat fatura ödesin? Siz de hiç mi vicdan yok.
Demir'den Akkuyu Nükleer Enerji Santrali eleştirisi
Demir, Akkuyu Nükleer Enerji Santrali'nin yap-işlet-sahip ol modeliyle yapılmasını eleştirdi. Demir, şu ifadeleri kullandı:
Sürdürülebilir kalkınma yerel ve yenilebilir enerji kaynakları yapılacak yatırımlar ile olur. Ne yazık ki mevcut politikalar tam tersine dışa bağımlılığı arttıran yerli teknoloji ve üretimi gerileten bir yapıda. Enerji santrallerinin ve altyapısının özelleştirilmesi kamunun kontrolünü azaltmakta ve vatandaşların kaliteli enerji alma hakkını yok etmektedir. Akkuyu Nükleer Enerji Santrali enerjide dışa bağımlılığımızın çarpıcı bir örneğidir. Rusya’ya yüz yıllığına tahsis edilen santral hesaplamalara göre 60 yılda 284 milyar doları Rusya’nın kasasına aktaracak. Üstelik 15 yılda Hazine’den 38 milyar dolarlık bir garanti ödeme söz konusu. Bugün bütçesini görüştüğümüz Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı kurumlardan Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu, nükleerin enerjinin dışa bağımlılığının azaltacağını, fiyatlarını düşüreceğini öne sürerek nükleer enerji propagandası yapmaktadır. Ancak ülkemizdeki nükleer enerji faaliyetleri konusunda gerçekler oldukça farklıdır. Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin yapımı Rus şirketi tarafından yap-işlet-sahip ol modeliyle üstlenilmiştir. Akkuyu’nun yüzde 51 hissesi Rusya kontrolündeki şirkete aittir. Akkuyu bu açıdan dışa bağımlılığı azaltacak bir santral değildir. Nükleer santrallerin elektrik fiyatlarını azaltacağı iddiası yanlıştır. Akkuyu Nükleer Santrali için yapılan anlaşmada Rus şirkete yüksek fiyat ile alım garantisi verilmiştir. Bu sebeple Akkuyu vs. yüksek fiyatla alım garantisi verilen santraller Türkiye’de elektrik fiyatını yükseltecektir. Tüm bunlar göz önüne alındığında yenilenebilir ve temiz enerji kaynaklarımıza bütçe ayrılması gerekirken gelişmiş ülkelerin artık sırt çevirdiği nükleer enerji kaynaklarına bütçe ayırmak iş bilmezliktir. Bu haliyle yanlış enerji politikalarını besleyen bu bütçeyi kabul etmemiz mümkün değildir.
"AKP iktidarı vatandaşa ucuz elektrik vermek yerine, dağıtım şirketlerinin kasasını doldurmayı tercih etti"
CHP Mersin Milletvekili Gülcan Kış ise Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu ve Nükleer Düzenleme Kurumu'nun yalnızca enerji piyasalarının düzenlenmesinden değil, aynı zamanda vatandaşını korumak ve güvenliğini sağlamaktan da sorumlu olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
"AKP iktidarının enerji politikaları, ülkeyi enerji yoksulluğuna mahkum etmiş, dışa bağımlılığımızı artırmış ve vatandaşın cebini boşaltmıştır. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, enerji piyasasını düzenlemekten çok, şirketleri kollamak için her şeyi yapıyor. Sayıştay raporlarına bakalım: EPDK, elektrik üretimi, iletimi ve dağıtımı gibi kritik sektörlere kestiği milyarlarca liralık cezanın yüzde 90’ını tahsil edemediğini söylüyor. Bu rakam, 10 yıllık kazancına denk geliyor. Kesilen cezalar zaman aşımına uğramak üzereyken bile bir çözüm üretilmedi, tahsil edilmedi. Çünkü EPDK, vatandaşın hakkını savunmak yerine, şirketlerin avukatlığını yapıyor. Elektrik dağıtım şirketlerinin kendi alt şirketlerine yüksek fiyatlarla yatırım ihaleleri verdiği, böylece aradaki kârı cebine indirdiği tespit edilmiştir. Elektrik faturalarındaki fahiş artışların bir nedeni de yapılan bu oyundur. Peki EPDK ne yaptı? Hiçbir şey.
Elektrik faturalarındaki fahiş artışlar sadece enerji maliyetlerinden değil, dağıtım bedellerine yapılan zamlarla da ilişkilidir. AKP iktidarı vatandaşa ucuz elektrik vermek yerine, dağıtım şirketlerinin kasasını doldurmayı tercih etti. Sonuç olarak, AKP iktidarı enerji politikasını halkın değil, şirketlerin çıkarına göre yürütmektedir. Elektrik ve doğal gaza yapılan zamlar, milyonlarca vatandaşımızı faturalarını ödeyemez hale getirmiştir. Bu düzenin değişmesi şarttır. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, enerji halkındır diyoruz. Türkiye’nin enerji politikasını bağımsız, şeffaf ve sürdürülebilir bir temele oturtacağız. İktidara geldiğimizde, güvenilir, ucuz ve çevre dostu enerji politikalarıyla halkımızın refahını artıracağız. Cumhuriyetimizin 2. Yüzyılında vatandaşlarımızın hak ettiği aydınlık geleceği birlikte inşa edeceğiz."