(TBMM) TBMM Genel Kurulu’nda Cumhurbaşkanlığı ve bağlı kuruluşların bütçe görüşmelerinde konuşan CHP Ankara Milletvekili Okan Konuralp, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ı eleştirdi. Konuralp, "Peygamberin dostlarından biri bile 'Bana bir deveyi çok gördüler' demesine neden olabilecek bir gösteriş merakı içinde olmadı; görgüsüzlüğe düşmedi. Hal böyleyken Ali Erbaş, 'Bir Audi’yi Diyanet İşleri Başkanı'na çok gördüler' demekten çekinmedi" ifadesini kullandı.
CHP Ankara Milletvekili Okan Konuralp, TBMM Genel Kurulu’nda Cumhurbaşkanlığı ve bağlı kuruluşların bütçe görüşmelerinde Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ı eleştirdi. "Plan Bütçe Komisyonu’ndaki konuşmam sırasında yönelttiğim sorulara Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan yanıt gelmemiştir" diyen Konuralp, şunları kaydetti:
"Sorularımıza yanıt vermeme hadsizliğinde bulunan Diyanet’in Arapça bilgisi dahi şüpheli Başkanı ne yapıyor? Diyanet İşleri Başkanı, bu ayrımcı ve ötekileştirici dilin toplumda bir hastalık gibi yayılmasını dert edeceğine, makam aracının modeline ve markasına dertleniyor. Oysa ki Sevgili Peygamberimizin hayatına baktığımızda; arkadaşlarının, evlatlarının hayatına baktığımızda örneğin kızı Fatma’nın, damadı Hz. Ali’nin hayatına baktığımızda ne görkem ne şatafat görürüz. Onlar itibarı, hakta, hukukta, adalette buldular. İtibarlarını, sahip oldukları tevazudan, sadelikten, merhametten edindiler. Peygamberin dostlarından biri dahi 'itibardan tasarruf olmaz' deyip, israfı meşrulaştırma yoluna gitmedi. Peygamberin dostlarından biri bile 'Bana bir deveyi çok gördüler' demesine neden olabilecek bir gösteriş merakı içinde olmadı; görgüsüzlüğe düşmedi. Hal böyleyken Ali Erbaş, 'Bir Audi’yi Diyanet İşleri Başkanına çok gördüler' demekten çekinmedi. Özetle bir liyakatsizlik örneği olarak Ali Erbaş ve ekibi, iktidara din ve dindarlığın arkasına saklanma imkanı tanıması; Tayyip Bey’in politik hülyalarına iyi geldiği düşünülen adımlar atıyor olması nedeniyle de dine, diyanete zarar vermektedir.
"Diyanet başını artık kuma gömmemelidir"
Bir diğer önemli konu da Diyanet İşleri Başkanının, başkanlık mensubu Halil Konakçı ve Halil Konakçı gibileri koruma ısrarıdır. Yoksa Başkan, Mustafa Kemal Atatürk’e ve O’nun zaferlerine yönelik dile getiremediği karşıtlığını; adını andığım zat veya benzerlerinin sığ, düzeysiz söylemlerine göz yumarak mı tatmin ediyor? Örneğin geçenlerde bu zat; ağzını eğip bükerek, kendince racon keserek, ‘Birilerinin masada peşkeş çektiği Misak-i Milli’yi bugün geri aldık’ dedi. ‘Misak-i Milli’yi peşkeş çekenlerden kastın Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları’ desen vıcık vıcık bir şekilde, ‘Benim ağzımdan Mustafa Kemal çıkmadı’ yanıtı verecek kadar riyakar olan bu zat, Ak Parti İstanbul İl Başkanı hakkında dahi ‘İmanının gittiği, nikahının düştüğü’ ithamında bulundu; Diyanet sesini çıkartmadı. Özetle Diyanet, bu zat ve benzer sosyal medya şarlatanlarının toplumu kutuplaştıran, bölen dillerinin yarattığı kötülüklerin farkına varmalı; başını artık kuma gömmemelidir.
"Alevileri ötekileştiren, düşmanlaştıran söylemi ve bu söylemin farklı tezahürleri etkisizleştirilmelidir"
Alevilerin, örneğin cemevlerinin ibadethane olarak kabulüne ilişkin talepleri kadar önemli olan bir başka başlık da Anti-Alevi ve/veya Alevi karşıtı Sünni toplumsal hafızanın kalıcı olarak tasfiyesi zorunluluğudur. Sünni muhafazakarlığın kimi kalemlerinin Alevileri sapkın olarak damgalayan; benzer nitelendirmelerle ötekileştiren, düşmanlaştıran söylemi ve bu söylemin farklı tezahürleri etkisizleştirilmelidir. Bunun en önemli adımı, yakın tarihimizin utancı Sivas, Maraş, Çorum katliamlarının, daha yakın tarihimizin bir başka utancı Madımak Katliamı’nın üzerindeki cezasızlığın sona ermesi; davalardaki hukuksuzluğun ve adaletsizliğin ivedilikle giderilmesi olacaktır. Sırf dini ve etnik aidiyetleri; politik tercihleri nedeniyle örneğin kamu bürokrasisinin üst seviyelerinde kendilerine yer bulamayan Alevilerin, eşit yurttaşlık talebi benzer talepleri olanları da kapsayacak şekilde; örneğin Kürtleri, örneğin azınlıkları da kapsayacak şekilde eşit yurttaşlık talepleri yaşama geçirilmelidir. Ezcümle, Yavuz Sultan Selim’in şeyhülislamı Nureddin Hamza’nın günümüzdeki takipçilerine, destekçilerine müsamaha göstermemeliyiz."