(TBMM) - DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Halide Türkoğlu, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın bütçesi görüşmelerinde; "Bizler için bu ülkedeki bütçe süreçleri maalesef kadınların nasıl dışlandığının, kadın emeğinin nasıl değersizleştirildiğinin, yoksulluğun, işsizliğin ekonomi politikalarıyla nasıl beslendiğinin en görünür olduğu süreçlerdir. Hele ki söz konusu Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının bütçesi olunca kadınlar bu dışlanmayı, ötekileştirilmeyi kat be kat yoğun bir şekilde hissediyor ve yaşıyor." dedi.

TBMM Genel Kurulu'nda Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı'nın 2025 yılı bütçelerinin görüşmeleri devam ediyor. DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Halide Türkoğlu, iktidarın kadın politikalarını eleştirerek şöyle konuştu:

"Bizler için bu ülkedeki bütçe süreçleri maalesef kadınların nasıl dışlandığının, kadın emeğinin nasıl değersizleştirildiğinin, yoksulluğun, işsizliğin ekonomi politikalarıyla nasıl beslendiğinin en görünür olduğu süreçlerdir. Hele ki söz konusu Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının bütçesi olunca kadınlar bu dışlanmayı, ötekileştirilmeyi kat be kat yoğun bir şekilde hissediyor ve yaşıyor. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin beslendiği, cinsiyetçi iş bölümünün iktidarın politikaları ile derinleştiği bir düzende bu yıl da kadına ayrılan bütçe ‘erkekliği besleme’ bütçesidir.  

"Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının heybesinde bu sorunlara çözüm üretecek bir bütçe yoktur"

Bu ülkede kadınların yaşamı, eşitlik ve özgürlük sorunu aile ve sosyal politikaların içine hapsedildiğinin kanıtı bu bakanlığın kendisidir. Kadınlar bu bakanlıktan, bu iktidardan, bu erkek egemen düzenden alacaklıdır. Çalışma hakları gasp edilen KHK’lı kadınlar, bakım emeğini üstlenmek zorunda kalan kadınlar, engelli kadınlar, göçmen ve mülteci kadınlar, anadilinde hizmete ulaşamayan kadınlar, seçme ve seçilme hakkı kayyum atanarak iradesi gasp edilen kadınlar bu iktidardan alacaklıdır. Kadınlar için bütçe ekonomik özgürlüğü demektir. Çalıştığı işin karşılığını eşit bir şekilde almaktır. Ev içi emeğinin görülmesidir. Güvenceli işlerde çalışmak ve emeklilik başta olmak üzere her türlü yasal haktan, sosyal haktan faydalanmaktır. Sağlık hakkına ücretsiz ulaşabilmektir. HPV aşısına ücretsiz ulaşabilmektir. Çalışma yaşamına, sosyal yaşama erişebilmesi için omuzlarına yüklenen bakım hizmetinin kaldırılması için kreş, bakım evi gibi ücretsiz merkezlerin çoğaltılmasıdır. Yoksulluktan, işsizlikten kaynaklı şiddet ortamında kalmak zorunda olmadığı bir yaşama sahip olmasıdır. Genç kadınların KYK yurtlarında kaybettirilmeden, ihmalden kaynaklı katledilmeden, eğitim ve iş yaşamına sömürülmeden ulaşmasıdır. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın heybesinde bu sorunlara çözüm üretecek bir bütçe yoktur. 

Gezi Parkı protestolarına katılan ''Çarşı'' üyesi 35 kişi hakkında beraat kararı verildi Gezi Parkı protestolarına katılan ''Çarşı'' üyesi 35 kişi hakkında beraat kararı verildi

"Bu ülkede her 10 kadından sadece 3’ü çalışıyor"

Kadın istihdamını arttırmaya dönük performans programlarınızda bu işi ne kadar önemsemediğinizi göstermişsiniz. Cinsiyetçi iş bölümünden arındırılmış meslek edindirme kurslarının verilmesi elbette ki önemli. Ancak bu mesleği edinen kaç kadın istihdam edilmiştir. Çalışma yaşamına girmiştir, bunun verileri nedir? Bunları özellikle vurgulamak istiyorum çünkü bu bakanlığın sunduğu istihdam fırsatları kalıcı değil kısa vadeli güvencesiz istihdamdır. Bu bütçede kadınların güvenceli, sosyal işlerde çalışması için siz ne yaptınız? İşte bunun istatistiği her defasında size hatırlatmak zorunda kalıyoruz. Bu ülkede her 10 kadından sadece 3’ü çalışıyor. O da güvencesiz işlerde. Geriye kalan 7 kadın ise işsizlikle sömürü ile karşı karşıyadır. Dünya Ekonomik Forumu 2023 Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’ndaki işgücüne katılım reytinginde de Türkiye 146 ülke arasında 133. Ssrada. İşte sizin kadın istihdamına verdiğiniz önemin istatistiği budur.

"Kadına karşı işlenen suçları örtme iş birliği olarak devam mı edecek?" 

Bu iktidarın bakanlıkları cinsiyetçi, ayrımcı kuruluşlar ile birlikte el ele vererek kadına yönelik şiddeti nasıl meşrulaştırırız üzerinden iş birliği yapmıştır. Yakın zamanda iş birliği yaptığı bakanlıklardan biri olan İçişleri Bakanı ‘kadın kapıyı açmamış olsa öldürülmezdi’ diyen bir bakanlığa siz 6284’ü ve görevini, sorumluluklarını hatırlattınız mı? Bu iş birliğinin adı kadına karşı işlenen suçları örtme iş birliği olarak devam mı edecek? Failleri koruma ve aklama işbirliğinde kabul etseniz de etmeseniz de sizin de payınız var. İktidarınızın bakanlıkları, kamu kurum ve kuruluşları, bugün İstanbul Sözleşmesi feshedilmeseydi, kadınlara yönelik ayrımcı ve cinsiyetçi, suçlayıcı söylem ve politikalara girişemezdi. Bu ülkede koruma altında, boşanma aşamasında olan yüzlerce kadın katledildi. Katledilen kadınlara intihar süsü veriliyor. Kadınlar, evde, öğrenci yurtlarında, sokak ortasında, denizde, dere kenarında, göllerde şüpheli bir şekilde ölü bulunuyor."

"Savaş politikaları kadına yönelik şiddeti meşrulaştırıyor"

DEM Parti İstanbul Milletvekili Özgül Saki de Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın bütçesine ilişkin söz alarak, "Kadınları biliyor ki bu ülkede kadının bedeni, emeği, kimliği üzerinde baskı, sömürü, yok sayma politikaları hiç bitmiyor. Bu bakanlığın da kadınların bedeni, emeği, kimliği üzerindeki baskılara son verme sorumluluğu, aynı zamanda kadınların eşit, özgürce toplumsal yaşama katılmasını kolaylaştırıcı politikalar olması lazım" dedi. 

Kadınların iş gücüne katılımı hakkında veriler veren Saki, savaş dönemleri başta olmak üzere artan kadına yönelik sistematik şiddetie tepki göstererek şunları söyledi:  

"Kadınlar çok büyük sorunlarla boğuşurken, ucuz emek gücü olarak kullanılırken Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın merkezi bütçeden sürekli payı azalıyor. 2022’de yüzde 3.8 olan pay, 2023’te 3.3’e, 2024’te 2.8’e, 2025’te 2.5’e düşmüş. Aile Bakanlığı’nın bütçesi düşerken savaşa ayrılan bütçe yüzde 11. Kadınlar, savaşa karşılar, barış istiyorlar. Çünkü savaş, kadın bedeni üzerinden yürütülüyor. Savaş, kadının emeğine el koymayı meşrulaştırıyor, farklı kimlikteki kadınların öldürülmesine sebep oluyor. Savaş politikaları kadına yönelik şiddeti meşrulaştırıyor. Bosna Savaşı’nda savaş silahı ve stratejisi olarak sistematik tecavüz ve cinsel şiddete maruz bırakılan 50 bin kadın var. 2015, ablukalar, sokağa çıkma yasaklarının olduğu dönemde bir grup feministin de içinde bulunduğu Barış İçin Kadın Girişimi’yle birlikte Cizre ve Sur’da kaldık. Barış noktalarında kadınların üzerinden sürdürülen savaş ortadan kalksın dendi. Orada JÖH ve PÖH’ün kadınlar için duvarlara yazdıkları cinsel şiddet meselelerine gözünüzü kapayamazsınız. Bosna’dakini görüp Kürdistan’dakine gözünüzü kapayamazsınız.

Yeni bir savaş, sömürgecilik ve işgalci politikalar yürütülüyor. Büyük emperyalistlerin arasında küçükemperyalist olmak için Türkiye Cumhuriyeti üstünü başını yırtıyor. BM’nin ‘terör örgütü’ dediği HTŞ ile birlikte Suriye’yi parçalama politikaları uygulanıyor. Esad’ın düşmesinden sonra 320 noktaya hava saldırısının düzenlendiği söyleniyor. Burada kadınların yaşamlarına düşüyor bu bombalar. Ezidi halkına dayatılan ‘74. Ferman’ dedikleri fermanla kadınları köle pazarlarında satan, kadınlara sistematik toplu tecavüz uygulayan IŞİD - El-Kaide ile birlikte siz iş tutuyorsunuz."

Kaynak: anka