(TBMM) - DEM Parti Van Milletvekili Gülcan Kaçmaz Sayyiğit, bütçe görüşmelerinde; “Bugün birçok ülkede, gazetelerde Rojava Kürtlerine yapılan saldırılar yazılıyor, televizyonlarda Türkiye’nin Kürt otonomisini dağıtmak istediği anlatılıyor. Bundan en çok rahatsızlık duyması gerekenler ülkeyi yönetenler olmalıydı. Çünkü Suriye Kürtleri, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan milyonlarca Kürt’ün özbeöz kardeşidir. Yeri geldiğinde bin yıllık kardeşliğe vurgu yapanların samimiyeti de bu yaşanılanlarla test edilmiş oluyor” dedi.
TBMM Genel Kurulu'nda, 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi'nin 5-14. maddeleri görüşülüyor. DEM Parti Van Milletvekili Gülcan Kaçmaz Sayyiğit şöyle konuştu:
“Bugün bölgemizde kadın, kimlik, mezhep, sınıf, çevre sorunu varsa bunun temel sebebi Orta Doğu’ya reva görülen çatışmalı süreçlerdir. Buna karşın halkların direnişi de her zaman sürmüştür. Çünkü egemenlerin kendilerini dayattığı bir sistemde halk mücadelesinin büyümesi de kaçınılmaz olarak karşımıza çıkmaktadır.
“Suriye köprüden sonraki son çıkıştır”
Bugün Orta Doğu’nun sınandığı güncel coğrafya ise Suriye olarak karşımıza çıkmakta. Burası ulus devletler için de halklar için de köprüden sonraki son çıkıştır. Çok etnisiteli ve çok inançlı bir coğrafyada on yıllarca baskıyla giydirilen gömleğin patlamasının üzerinden tam olarak 13 yıl geçti. Çatışmaların daha ilk gününden Kahire veya Cenevre görüşmelerinde BM’nin aldığı kararlarla çözüm aslında mümkündü. Bunu engelleyen en başta sebep olası Kürt varlığı ve Kürt kazanımları oldu. Çünkü AKP’nin dümeninde olduğu politika Kürtlerin hak kazanmasındansa krizin sürmesi evladır politikasıdır.
“Devleti yönetenlerin Kürt realitesine gözlerini yumması sürdürülebilir bir politika değildir”
Baas rejimi yıkıldı ama bunun yerine demokratik ve çok kültürlü bir model mi kurulacak yoksa halk karşıtı bir yapılanma mı ikame edilecek, bunu hep birlikte göreceğiz. Kürtler birlikte yaşadıkları Araplar, Türkmenler, Süryaniler ve Çerkezlerle üçüncü yolda buluşarak bir model inşa etti burada. Ne yazık ki Rojava denilince, Kuzeydoğu Suriye bahsi geçince sadece terör dışında aklına başka bir sözcük gelmeyen bir AKP iktidarıyla karşı karşıyayız. Devleti yönetenlerin Kürt realitesine gözlerini yumması artık sürdürülebilir bir politika değildir. Suriye’de savaş bitiyor, bir gelecek kurulmak isteniyor, Kürtlerin bu denklemde zayıflatılmasının Türkiye’ye hiçbir faydası yok. Ama Kürt halkının inkarı üzerine varlık inşa edenlerin sevinç çığlıklarını şu an bütün halkımız görüyor.
“Şam’da sadece Emevi Camii yok”
Bugün birçok ülkede, gazetelerde Rojava Kürtlerine yapılan saldırılar yazılıyor, televizyonlarda Türkiye’nin Kürt otonomisini dağıtmak istediği anlatılıyor. Bundan en çok rahatsızlık duyması gerekenler ülkeyi yönetenler olmalıydı. Çünkü Suriye Kürtleri, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan milyonlarca Kürt’ün özbeöz kardeşidir. Yeri geldiğinde bin yıllık kardeşliğe vurgu yapanların samimiyeti de bu yaşanılanlarla test edilmiş oluyor. Devlet erkanı Şam’a gidiyor ama unutmasınlar ki Şam’da sadece Emevi Camii yok. Onun yanında Kürt komutan Selahaddin Eyyübi de var. Onun torunlarının kazanımlarını hedef alanların günahlarını hiçbir şey temizlemeyecektir.
Bugün de AKP’li kurmaylar 32 kilometre derinliğinde bir tampon bölgeden bahsediyorlar. Bunun adı güvenlik koridoru kesinlikle olmayacaktır. Amaç Kürt halkının kazanımlarını yok saymak, hatta yok etmektir. Artık Kürt anasını görmesin siyasetinden vazgeçin.
“Bugün de Rojava Kürtleri Türbe’nin birlikte yerinin taşınabileceği çağrısında bulunuyor”
Bu Meclis ki, 11 yıl önce toplumsal barış amacıyla araştırma komisyonu kurmuş bir Meclis’tir. Bugün de onurlu bir barışa giden yolda müzakere ve diyaloğun merkezi olabilir burası. Bunun için de sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin en kısa sürede kaldırılması elzemdir. Çünkü 31 yıl önce ‘Bu savaşa son verip masaya oturalım, biz siyaset yapmak istiyoruz’ diyen irade, bugün ‘Bizim için onurlu barış ve demokratik siyaset tarzı esastır’ mesajını veriyor. Şiddet sürecini hukuki ve siyasi zemine taşıyabileceğini belirtiyor. Bundan 9 yıl önce Süleyman Şah Türbesi Türk ve Kürt ittifakı ile IŞİD saldırısından kurtarıldı. Bugün de Rojava Kürtleri Türbe’nin birlikte yerinin taşınabileceği çağrısında bulunuyor. Buna rağmen Kürt kazanımlarını tehdit olarak görmek ancak ve ancak Kürt halkına duyulan düşmanlıkla izah edilebilir.”