(TBMM) - TBMM Genel Kurulu'nda 2025 yılı bütçe görüşmelerinde konuşan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, "Suriye'nin terörizmin yuvası olmasına izin vermeyeceğiz. DEAŞ ve PKK'nın mevcut durumdan faydalanmaması için ne gerekiyorsa yapacağız. Terörizmle mücadelemizi çok boyutlu ve dinamik stratejiler geliştirerek sürdüreceğiz. Dost ve müttefiklerimize bu mücadelemizde iş birliği beklediğimizi her fırsatta dile getirmekten geri durmayacağız" dedi.
TBMM Genel Kurulu'nda; TBMM, Anayasa Mahkemesi, Adalet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı'nın 2025 yılı bütçeleri görüşülüyor. Grupların konuşmalarının ardından konuşan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, şunları söyledi:
"Dünya kapsamlı ve baş döndürücü bir değişim ve dönüşüm döneminden geçmektedir. Teknolojideki atılımlar bu değişimi daha da hızlandırmaktadır. Devletlerin her alandaki politikalarında bu dönüşüm çağına ayak uydurma çabalarının izlerini görmekteyiz. Bugün uluslararası ilişkiler esasen yeni bir denge arayışındadır. Çevremizde ve farklı coğrafyalarda eş zamanlı yaşanan çatışma ve savaşlar 2024 yılında hız kesmeden devam etmiştir. Hasım ülke ve gruplar arasındaki siyasi, askeri ve ekonomik gerilim had safhadadır. 2025 yılında da Orta Doğu, Rusya- Ukrayna ve Afrika'daki istikrarı bozucu sınamaların devam edeceğini söylemek mümkün. Bu durum karşısında ülkeler savunma sanayindeki yatırımlarını ve savunma işbirliklerini güçlendirmektedirler. Son on yıldır artmakta olan küresel savunma harcamaları 2023 sonu itibariyle 2.4 trilyon doları aşarak rekor seviyeye yükselmiştir. Bu artış eğiliminin sürmesi beklenmektedir.
'Amerika-Çin rekabetinin ve iki ülkeyi karşı karşıya durumların artabileceğini öngörmekteyiz'
Amerika'da 20 Ocak itibarıyla Trump yönetimi iktidarı devralacak. Yeni yönetimin politikalarının birçok bölgede iz düşümünün olmasını bekliyoruz. Asya coğrafyasında Amerika-Çin rekabetinin ve iki ülkeyi karşı karşıya durumların artabileceğini öngörmekteyiz. Çin'in küresel nüfuzunu arttırma girişimleri Batılı ülkeler tarafından malumunuz endişeyle karşılanmakta ve giderek aralarındaki ilişki, rekabet ilişkisinden tehdit ilişkisine doğru evrilmekte.
'Uluslararası normlar sürekli bir aşınma halindedir'
Öte yandan uluslararası ticaret, jeopolitik gerilimlerin tedarik zincirleri üzerindeki etkileri nedeniyle kritik bir dönemden geçmektedir. Yüksek gümrük tarifelerinin ve korumacı politikaların benimsenmesi ticaret savaşlarına ve daha fazla bloklaşmaya yol açacaktır. Diğer taraftan dünyadaki rekabet son yıllarda maalesef dünya yetmiyormuş gibi uzaya da taşınmış durumda. Çok taraflı platformlarda uzay çalışmalarında uzlaşı ve iş birliği zemini oluşturulmasında ciddi zorluklar yaşanmakta.
Aynı zamanda siber ortamdaki rekabet ve tehditler de ülkeler için ciddi sınamalar haline gelmiştir. Günümüzde tüm bu uluslararası sınamalar iç içe geçmiş durumda aynı zamanda birbirlerini tetiklemektedirler. Bu durum söz konusu sınamaların bertaraf edilmesini daha da güçleştirmektedir. Bu sınamalara mukabele güçlü bir uluslararası yapılanma ve dayanışmayı gerektirmektedir. Ancak maalesef uluslararası sistem bu sinemalara cevap vermekten uzaktır. Uluslararası normlar sürekli bir aşınma halindedir. Bu nedenle 2025 yılı uluslararası alanda belirsizliklerle dolu bir dönem olacaktır.
'Türkiye 261 dış temsilciliğiyle en geniş diplomatik ağa sahip üçüncü ülke durumundadır'
Kırılgan bir coğrafyanın merkezinde olan ülkemizin müreffeh bir geleceğe sahip olması ancak ve ancak bu risklerin önceden doğru bir şekilde tahlil edilmesi ve bunlarla etkin şekilde mücadelesiyle mümkündür. Bu nedenle Türkiye bir yandan küresel dönüşümleri yakından takip ederken bir yandan da milli çıkarları ve hedefleri doğrultusunda etkin, yönlendirici ve belirleyici bir dış politika izlemektedir. Dışişleri Bakanlığımız, Milli Güvenlik Sistemimizin temel bir unsurudur. Dolayısıyla Bakanlığımız köklü diplomasi geleneğinden aldığı güçle ülkemize yönelik tehditleri bertaraf etmek için yılmadan çalışmaktadır. Türkiye 261 dış temsilciliğiyle en geniş diplomatik ağa sahip üçüncü ülke durumundadır. Geniş diplomatik ağımız bize ön alıcı politikaları izlemeye ve muhataplarımız nezdinde güçlü girişimler yapma imkanı sağlamaktadır.
AGİT Genel Sekreterliğine Büyükelçi Feridun Sinirlioğlu'nun seçilmesi
Ülkemiz sahadaki güçlü mevcudiyetinin yanı sıra çok taraflı platformlarda daha etkin politikalar yürütmektedir. Ülkemizin
yoğun girişimleri neticesinde Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreterliğine Büyükelçi Feridun Sinirlioğlu seçilmiştir. Büyükelçi Sinirlioğlu'nun değişik coğrafyalardan farklı stratejik çıkarları temsil eden 57 ülkenin oydaşmasıyla seçilmiş olması, ülkemizin saygınlığına ve yürüttüğü dış politikaya güvenin önemli bir yansımasıdır.
Suriye'deki son gelişmeler
Suriye halkı ve Suriye 8 Aralık itibarıyla yeni bir döneme girmiştir. Suriye krizinin başladığı ilk günden itibaren on üç yıldır devletimiz bütün kurumlarıyla bu krizi çok yakından takip etmektedir. Malumunuz, Suriye sadece Türkiye'nin komşusu olmakla kalmıyor, diğer ülkelerin de komşusu ve aynı zamanda küresel ve bölgesel hegemonların menfaat arayışında olduğu, düzen kurduğu, oyun kurduğu bir bölge hâline gelmiştir. Adeta bir matruşka gibi oyun içinde oyunun düzenlendiği, herkesin farklı stratejik hesaplarının yapıldığı, bu stratejik çıkarların kimin, ne zaman, nerede işine yarayacağının belirlenmediği, belirsizliklerle dolu farklı oyunların oynandığı bir coğrafyada Türkiye'nin on üç yıldır yürüttüğü stratejik sabırla, hikmetle, büyük bir azimle, dikkatle, rikkatle ördüğü politika bugün itibarıyla başka bir noktaya evrilmiştir.
Serencamı siz de biliyorsunuz ama küçük bir hatırlatmayla ifade edeyim. 2016'dan itibaren Türkiye, Astana süreciyle
çatışmaların durdurulmasını sağlamıştır. Malumunuz, hem önceki görevimde hem şimdiki görevimde on üç yıldır krizin bütün aşamalarında, bütün boyutlarında bütün muhataplarıyla beraber içerisinde oldum fakat rejim yaratılan zamandan ülkenin çok yönlü sorunlarının çözümü için istifade etmemiştir. Bakın, 2016'da savaş durduruldu. Muazzam bir zaman vardı, bu zaman içerisinde rejim ve müttefikleri kendi halkına demokratik, kuşatıcı bir anayasa, bir umut, iyi bir altyapı verebilirdi. En azından bunun için çalışma yapabilirdi. O da olmadı; 'Ben bunu nasıl yapabilirim?' diye bizimle konuşma masalarında bunu konuşabilirdi. Defalarca bir araya geldiğimiz anlar oldu, hiçbirinde kendi halkını tehdit görme dışında başka bir yaklaşım görmedik. Bizim tek bir artımız vardı ülke olarak her zaman için niyetimiz net, samimi, metotumuz da şeffaftı.
'Huzurun ve barışın hakim olduğu yeni Suriye'nin hayata geçmesini bekliyoruz'
Gün geçtikçe devlet siyasi, ekonomik ve sosyal açıdan maalesef çöküşe doğru gitmişti. Özellikle son iki yılda, olayı yakından takip eden arkadaşlar bilirler, devlet bütün yapılarıyla iflas etmiş durumdaydı sadece ufak bir dokunuş bekliyordu. Cumhurbaşkanımız bunu gördüğü için geçen yıldan itibaren aradaki bütün mekanizmaları, Astana'dan itibaren bürokratik düzeyde, siyasi düzeyde kurulmuş ne kadar mekanizma varsa bunların hepsini bir kenara iterek kendisi direkt olaya müdâhil oldu çünkü okuduğu raporlardan, yaptığı gözlemlerden olayın nereye gittiğini görüyordu ve kendisi en yüksek ağızdan en yüksek teklifi yaptı. Buna da karşılık alamadık ama bu onların karşı karşıya kaldığı sonu önlemedi maalesef. Halktan yükselen memnuniyetsizlik dalgası rejimin saldırıları nedeniyle yaşanan sivil kayıplarla birleşince Suriye rejimi tarihe karışmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımız Suriye'de yaklaşan süreci öngörerek ülkemizle diyaloğun başlatılması ve muhalefetle ulusal uzlaşının sağlanması çağrısında bulunmuştur ancak maalesef rejim Suriye halkı yerine kendi dar çıkarlarını düşünerek bu fırsatı değerlendirmemiştir. Suriye halkına her zaman, her hâl ve şartta elini uzatan Sayın Cumhurbaşkanımızın iradesiyle Türkiye olmuştur. Uluslararası toplumun Suriye halkını kaderiyle baş başa bıraktığı bir ortamda Türkiye tek başına Suriye halkının yanında durmaya devam etmiştir. Bundan sonraki süreçte de tüm desteğimizle yanında durmaya devam edeceğiz. Huzurun ve barışın hakim olduğu, farklı dini ve etnik gruptaların yan yana sulh içinde yaşadığı bir yeni Suriye'nin hayata geçmesini bekliyoruz. Komşuları için istikrarsızlık üretmeyen bir Suriye'yi görmeyi arzu ediyoruz. Suriye'de yeni yönetim düzenli bir şekilde kurulmalıdır. Suriyeli muhaliflerin birlik içinde olması ve kapsayıcı bir hükûmet tesis etmeleri önemlidir. Artık ülkeyi birleştirme ve yeniden inşa etme zamanıdır. Savaş yüzünden evlerini terk etmek zorunda kalan Suriyeliler artık kendi topraklarına dönebilecektir. Türkiye Suriye'nin ulusal birliğine, istikrarına, egemenliğine, toprak bütünlüğüne ve refahına büyük önem vermektedir. Bu amaca yönelik olarak bölge ülkeleriyle ve uluslararası aktörlerle çalışmalarımızı devam ettireceğiz.
Doha Forumu
Geçen hafta gerçekleştirilen Doha Forumu'nda Rusya, İran ve Arap ülkeleriyle gerçekleştirdiğimiz çok sayıda temasın yanı sıra şimdi de pek çok ülkeyle yoğun bir diplomasi trafiği yürütmekteyiz. Bu görüşmelerin de ışığında uluslararası alanı yönlendirmeye, ülkede kurulacak dengelerin sağlıklı, sürdürülebilir ve ülkemizin çıkarlarını gözetecek şekilde olması yönünde çalışmaktayız. Suriye'deki gelişmelerin izleyebileceği seyir, ülkemize yönelik olası yansımalarıyla birlikte etraflıca değerlendirilmekte ve bu bağlamda gerekli tedbirler alınmaktadır. Suriye'den tarihi süreçleri ve sınırımızdaki hareketlilik bağlamında kriz merkezini aktivite ettik.
'Suriye'nin terörizmin yuvası olmasına izin vermeyeceğiz'
İsrail'in uluslararası hukuku yine yok sayarak bu kez Suriye'deki gelişmelerden çıkar sağlama çabalarına hız verdiğini de maalesef görmekteyiz. Suriye topraklarına giren İsrail işgalci zihniyetiyle Suriye'nin egemenliğini ve toprak bütünlüğünü hedef almaktadır, Suriye halkının barışa ve huzura yaklaştığı süreci tehlikeye sokmaktadır. Gazze'yi yerle bir eden İsrail şimdi de Suriyeli kardeşlerimizin geleceğini tehdit etmektedir. Netanyahu açıkça Golan Tepeleri'nin İsrail toprağı olduğunu açıklamakta beis görmemektedir; zihniyet değişmiyor. İsrail'in saldırganlığı, mezalimi ve hukuksuzluğu devam ediyor. Türkiye olarak her zaman olduğu gibi Suriyeli kardeşlerimizin yanında durmaya devam edeceğiz. Öte yandan herkes şunu da iyi bilmeli ki Suriye'nin terörizmin yuvası olmasına izin vermeyeceğiz. DEAŞ ve PKK'nın mevcut durumdan faydalanmaması için ne gerekiyorsa yapacağız. Terörizmle mücadelemizi çok boyutlu ve dinamik stratejiler geliştirerek sürdüreceğiz. Dost ve müttefiklerimize bu mücadelemizde iş birliği beklediğimizi her fırsatta dile getirmekten geri durmayacağız.
Filistin'e yönelik destekler
Gazze'ye en fazla yardım gönderen ülkeyiz, bugüne kadar 88 bin ton yardım gönderdik. İsrail'in Lübnan'a saldırıları sırasında da bu ülkeye en fazla yardım gönderen ülkelerden biri oldu. Filistin'e verdiğimiz desteği kötü niyetle karalamak isteyen çevrelerin ve iddiaların aksine 2 Mayıstan itibaren İsrail'le ticaretimizi tamamıyla durdurduk. Filistin konusunda siyasi, ekonomik ve diplomatik hamlelerimizin yanı sıra hukuki alanı da ihmal etmedik. İsrail'in uluslararası hukuk önünde sorumlu tutulması için uluslararası mekanizmaların işletilmesine gayret etmekteyiz. Güney Afrika Cumhuriyeti tarafından Uluslararası Adalet Divanında açılan davaya müdahillik başvurusunda bulunduk. Uluslararası Adalet Divanı'nın aldığı istişari kararı ve ceza mahkemesinin çıkardığı yakalama kararı adaletin tecellisi ve soykırım sorumluların cezalandırılması için önemli bir adımdır. İsrail bölgedeki saldırganlığını bazı ülkelerin diplomatik, ekonomik ve askerî yardımıyla sürdürmektedir. Bu nedenle İsrail'i uluslararası toplum içinde tecrit etmek için de çaba gösteriyoruz.
PKK'ya karşı mücadele
Çatışma bölgelerindeki süreçleri yönetirken komşularımız ve diğer coğrafyalardaki gelişmelerde sorumluluk bilinciyle istikrar ve refah üretmeye de gayret etmekteyiz. Irak'la son dönemdeki yakın iş birliğimizi sürdürürken ülkenin bölgesel şiddet sarmalının dışında tutulması ve istikrarının muhafazası için elimizden gelen çabayı göstermekteyiz. PKK terör örgütü Türkiye ve Irak'ın ulusal güvenliğine ciddi bir tehdit teşkil etmektedir. Bu müşterek tehditle ortak bir mücadele gayesiyle 2024 yılında Irak'la ortak güvenlik ve terörle mücadele odaklı temaslarımızı yoğunlaştırdık. Irak 2024 yılında PKK'yı yasaklı örgüt ilan etti. Terör örgütünün Irak topraklarından tamamen tasfiye edilmesine yönelik çabalarımızı sürdürmekteyiz. Ayrıca, Suriye'de yaşanan son gelişmelerden sonra Irak'la olan iş birliğimiz, biliyorsunuz, daha bir önem kazanmış durumda. Irak'ın da uzun bir sınırı var, bizim de uzun bir sınırımız var; özellikle terörle mücadele ve sınır güvenliği başta olmak üzere ortak bir iş birliğine geçmek için her türlü adımı atıyoruz. İran'la da ilişkilerimiz ve yakın iş birliğimiz, bölgemizin içinde bulunduğu mevcut durum ve Orta Doğu'daki güç dengeleri düşünüldüğünde önem arz etmektedir. İran'a bölgede istikrarın sağlanması yönünde gerekli telkinlerde bulunmaya devam ediyoruz, bu yönde de birlikte çalışıyoruz. İlişkilerimizi daha da kurumsallaştırma ve ekonomik iş birliğimizi kuvvetlendirme çalışmalarımız kesintisiz devam ediyor.
'Azerbaycan-Ermenistan barışının tesis edilmesinde de yakın bir noktaya geldik'
Ülkemiz açısından kritik önemdeki Güney Kafkasya bölgesinde barış için bir umut ışığı bulunmaktadır. Azerbaycan-Ermenistan barışının tesis edilmesinde de yakın bir noktaya geldik. Barışın sağlanması, bölgeyi kalkındıracak ve yeni fırsatları beraberinde getirecektir. Türkiye bu süreçteki tüm çabalara destek vermektedir. Ülkemiz, taraflar arasında ara bulucular olmadan ikili temelde yürütülen müzakereleri desteklemektedir.
'Afganistan'ın istikrarı bölgenin güvenliği açısından da önem taşımaktadır'
Afganistan'ın istikrarı bölgenin güvenliği açısından da önem taşımaktadır. Afganistan'da kapsayıcı bir yönetimin olması tüm kesimler arasında uyum ve istikrar demektir. Türkiye bu yöndeki çabalara destek vermektedir; aynı zamanda, Afganistan'a sınırı olan ve ilgisi olan diğer ülkelerle bu yönde de yoğun bir koordineli çalışma içerisindeyiz. Kardeş ülke Pakistan'la ilişkilerimiz özel önem taşımaktadır. Pakistan'la ikili ilişkilerimizi ekonomiden güvenliğe, kültürden eğitime her alanda ilerletme gayreti içerisindeyiz.
AB ilişkileri
Değerli milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanımızın iradesiyle Avrupa Birliği'ne tam üyelik sürecimizin canlandırmasına yönelik de adımlar attık, atmaya devam ediyoruz fakat Avrupa Birliğinden beklediğimiz de aynı yönde tutumun sergilenmesidir. Bu hususu temaslarımızda defaatle muhataplarımızın dikkatine getirmekteyiz. Mevcut konjonktürün tehdit ve sınamalarını bertaraf etmek, ayrıca fırsatlardan yararlanmak için Avrupa ülkeleriyle olan yakın ilişkilerimizi 2025 yılında daha çok boyutlu olarak güçlendirmeyi hedefliyoruz. Biliyorsunuz, Avrupa Birliği ülkeleriyle çok dengeli, iyi işleyen bir ticaret dengemiz var.
'Somali ile Etiyopya için Ankara sürecini başlattık'
Ülkemiz açısından Afrika Boynuzu bölgesinde barış, güvenlik ve istikrarın sağlanması da önem teşkil etmektedir. Somali ile Etiyopya'nın ülkemize duyduğu güvenden hareketle tarafları bir araya getirmek ve soruna diplomatik çözüm bulmak için Ankara sürecini başlattık. Ankara süreci devam ediyor ve taraflar sürece bağlılıklarını koruyor. İnşallah, yarın da iki ülkenin Devlet Başkanı ve Başbakanı Ankara'ya Sayın Cumhurbaşkanımızın misafiri olarak gelecekler ve ara buluculuk çalışmamız en üst düzeyde devam edecek.
Enerji güvenliği
Enerji güvenliği günümüzde ulusal güvenliğin ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. İkili ve çok taraflı düzeyde iş birliği ve eş güdüm gerek enerji gerek ulaştırma koridorları bağlamında önem kazanmıştır. Küresel plandaki jeopolitik ve jeostratejik rekabet, Ukrayna ve Orta Doğu'daki durum enerji ve ulaştırma koridorlarına yönelik projelerde bağlantısallık ihtiyacını giderek daha da öne çıkarmaktadır. Ülkemiz birçok kritik projenin tam da merkezinde yer almaktadır. Ülkemizin enerji alanındaki başlıca hedefleri; enerji arz güvenliğini sağlamak, enerji tedariklerimizi çeşitlendirmek, yerli ve milli kaynakların verimli bir şekilde kullanılmasıdır. Bakanlığımız bu alanda da çalışmalarını sürdürmektedir. Ülkemiz, Sayın Cumhurbaşkanımızın ilan ettiği yeşil dönüşüm ve 2053 net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda çevrenin korunması ve iklim değişikliğiyle mücadele alanında da uluslararası alanda önemli adımlar atmaktadır.
Türkiye çok taraflı sistemin kalbinde yer alan Birleşmiş Milletlerle yakın iş birliğini sürdürmektedir. İstanbul'un bir BM merkezine dönüştürülmesi ve çok taraflı diplomasinin başkentlerinden biri hâline getirilmesi vizyonunu korumaktayız. Hâlihazırda toplam 13 BM kuruluşuna ev sahipliği yapmaktayız. Türkiye, ara buluculuk alanında artan etki ve ağırlık ve görünürlüğüyle uluslararası düzlemde desteği aranan, itibar gören ve çalışmaları yakından takip edilen bir aktör haline gelmiştir."