(TBMM) - TBMM Genel Kurulu'nda Saadet-Gelecek Grubu adına konuşan İstanbul Milletvekili Selim Temurci, bütçe görüşmelerinde “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte bu ülkede ekonomi politikalarıyla ilgili olarak yeni diye başlayan her bir program, bu devleti iflasa sürükleyen ve milleti fakirleştiren bir işlev görmüştür” dedi. Saadet Partisi İstanbul Milletvekili Birol Aydın ise "Altta kalanın canı çıksın anlayışı olan neoliberal ekonomik anlayışla Türkiye’nin refaha ulaşamayacağını ifade ediyorum" diye konuştu.
TBMM Genel Kurulu, Meclis Başkan Vekili Sırrı Süreyya Önder başkanlığında toplandı. Genel Kurul’da, Ticaret Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın 2025 yılı bütçeleri görüşülüyor.
Saadet-Gelecek Grubu adına söz alan İstanbul Milletvekili Selim Temurci, “Merkezi yönetim bütçemizin adeta aslan payını aldığını düşündüğümüz bir bakanlığın bütçesini konuşuyoruz. Neredeyse bütçenin yüzde 45’i Hazine ve Maliye Bakanlığı’na tahsis edilmiş. Bu rakama bile tek başına baktığımızda sadece iki yıl önce yanı 2023 yılında merkezi yönetim bütçemizin toplamı, bugün Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın bütçesine denk. 6.6 trilyonluk bir bütçeyi konuşuyoruz. Bu rakam bile Türkiye’de yaşanan ekonomik krizin aslında kamu maliyesi üzerindeki etkisini, enflasyonun devlette bütün dengeleri nasıl bozduğunu net bir şekilde gösteriyor" dedi.
“O gün de aynı böyle bir ekip göreve geldi ama maalesef ömürleri kısa oldu”
"2018’den bu tarafa şu altı yılda biz ne yaşadık ve bu sıkıntılara nasıl geldik ışık tutmak istiyorum" diyen Temurci, şöyle konuştu:
"Hazine ve Maliye Bakanlığı’mızın son altı yılda göreve gelen her bir bakanımız o kadar ilginç şeyler söylediler ki sanırsınız, her değişimde bu ülkede bir iktidar değişimi oldu. Her gelen bakan, bir önceki ekonomik uygulamalardan kurtulmak için gayret sarf etti. Böyle baktığımızda 2018-2020 benim kanaatimce ekonomide irrasyonelitenin, akıl dışılığın temellerinin atıldığı dönem. Sadece hazinenin tarumar edilmesi, döviz kaynaklarının eritilmesi, Merkez Bankası rezervlerinin tüketilmesinden bahsetmiyorum. Kasım 2020’de Merkez Bankası’nın net rezervleri, swaplar hariç -77 milyar dolara kadar inmişti. Merkez Bankası’nın olağanüstü haller için kullanacağı yedek akçeler bile kullanılmıştı. Kasım 2020 - Aralık 2021 tarihleri arasında biz ekonomiyi toparlayabilirdik. Bakan Mehmet Şimşek, ‘Mali disiplin, enflasyonla mücadele etmeliyiz’ diyor. O gün de aynı böyle bir ekip göreve geldi ama maalesef ömürleri kısa oldu. Bundan sonra Türkiye’de her şey rayından çıktı. Aralık 2021 - Haziran 2023 seçimlerine kadar bu ülkede ekonomi politikalarında adeta irrasyonelitede nirvanaya çıktık.
“Beş yılda bir ülkenin para birimi eğer beş kat değer kaybederse...”
Bu ülkede faizlerin yüzde 8.5’a indirilip, enflasyonun yüzde 70’leri aştığı bir ortamda kamu bankaları aracılığıyla yüzde 10’larla olağanüstü bir finansman sağlandı. Türkiye’de gelir adaletini bozdu. O parayı alan dövize, gayrimenkule gitti. Türkiye’de bir servet transferi gerçekleştirilmiş oldu. Sayın Bakan sizden önceki beş yılda o kadar kötü bir yönetim sergilendi ki gerçekten ehliyet ve liyakat konusunda fütursuzca işler yapıldı ki, maalesef bu yük hepimizin üzerinde kaldı. 2018’de dolar bu ülkede 4.5 TL idi. Siz geldiğinizde 21 TL’yi aşmıştı. Beş yılda bir ülkenin para birimi eğer beş kat değer kaybederse, bu ülkede olağanüstü işler olmuş demektir.
“Olağanüstü büyük yanlışlar yapıldı”
2018 Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte bu ülkede ekonomi politikalarıyla ilgili olarak yeni diye başlayan her bir program, bu devleti iflasa sürükleyen ve milleti fakirleştiren bir işlev görmüştür. Çin modeli diyerek kendi ulusal parasının değerini düşürmeyi kendine vazife edinen bakanlar gördü bu millet. Şu anda Mehmet Şimşek ve ekibini kurtulmaya çalıştığı Kur Korumalı Mevduat’ı olağanüstü bir ekonomik buluş olarak bu millete sunan bakanlar gördü. Olağanüstü büyük yanlışlar yapıldı. Deyim yerindeyse hatalı ekonomik politikalarla, ülkeyi iflasa sürükleyen, milleti sefalete sürükleyen insanlar, yemeyi yediler hesabı ödemeden çekip gittiler."
“En küçük paramız ne kadar değerliyse...”
Saadet Partisi İstanbul Milletvekili Birol Aydın ise kürsüde yaptığı konuşmasında yanında getirdiği 5,10 ve 25 kuruş madeni paralarla banknotları göstererek, “Bugüne kadar enflasyon ve alım gücü değerlendirmeleri genellikle 200 lira üzerinden yapılıyor idi ama biliyorsunuz bir zincirin gücü en zayıf halkanın gücü kadardır. Dolayısıyla bir ülkenin para değeri, en küçük parasının alım gücüyle alakalıdır. En küçük paramız ne kadar değerliyse, o ülke o kadar değerli ve kıymetli parayı bulunduruyor demektir” diye konuştu.
“Sağlam bir para birimine sahip değiliz”
“Sokağımızda, hazinemizde, çarşımızda, pazarımızda, cebimizde bereket yok” diyen Aydın, şöyle konuştu:
“Para en temelde bir hak ölçüsüdür. İnsanlar gelecekte yapacakları yatırımlar ya da tasarruflar için parayı bir hak ölçüsü olarak gördükleri için tutarlar. Devletle bağlarını bu hak ölçüsü üzerine ikame ederler. Para bir ülkenin gücüdür. Parasının gücü, o ülkenin aynı zamanda siyasi gücüdür. Bugün kabul edelim ki ülke ve millet olarak sağlam bir para birimine sahip değiliz. Biz artık ülkemizde TL değil de başka yabancı döviz kurları üzerinden planlama yapıyoruz. Bu da ne kadar kırılgan ve zayıf olduğumuz göstermektedir. Siz parayı adil toplamaz, harcarken de ölçüsüz harcarsanız yaklaşık 2 trilyon bütçe açığını daha şimdiden ilan eder, 2 trilyon lira faiz ödemesi yapmak zorunda kalırsınız. Altta kalanın canı çıksın anlayışı olan neoliberal ekonomik anlayışla Türkiye’nin refaha ulaşamayacağını ifade ediyorum."