(TBMM) - TBMM Genel Kurulu'nda konuşan Emek Partisi (EMEP) Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca, "Kapitalizmin bekası halkın daha fazla yoksullaştırılmasından geçiyor. Bu iktidar, yoksulluğu yönetebilmek için bu ülkenin yurttaşlarını çürütmek istiyor. Bu çürümenin temelinde doğrudan doğruya Türkiye'nin sermaye düzeni var. AKP ile ete kemiğe bürünen şey ise piyasacılıkla dinciliğin ölümcül sentezi. İşte bu sentez bu memlekette çürümeyi, kokuşmuşluğu hızlandırdı. Bu düzenin programında en başa emeğin örgütsüzleştirilmesi yazıldı ki ücretler asgaride kalsın, çalışmak ölüm demek olsun. Türkiye Yüzyılı dedikleri şey grev yasağı, işçi cinayeti, çocuk işçi rakamlarında rekorlarla yazılan bir hikaye" dedi.

TBMM Genel Kurulu'nda 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi'nin bugün 5 ila 13. maddelerinin görüşmeleri devam ediyor.  Emek Partisi (EMEP) Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

"'Aynı gemideyiz' yalanlarıyla yoksulları kürek mahkumu yapıyorlar"

"Komisyonda da bütçe gelirlerinin nasıl büyük bir halk düşmanlığıyla sermayeye peşkeş çekildiğini anlattık. Mesele zaten AKP sıralarının anlattıklarımızı anlamaması değil. Kapitalizmin bekası halkın daha fazla yoksullaştırılmasından geçiyor. Bu iktidar, yoksulluğu yönetebilmek için bu ülkenin yurttaşlarını çürütmek istiyor. Bu çürümenin temelinde doğrudan doğruya Türkiye'nin sermaye düzeni var. AKP ile ete kemiğe bürünen şey ise piyasacılıkla dinciliğin ölümcül sentezi. İşte bu sentez bu memlekette çürümeyi, kokuşmuşluğu hızlandırdı. Bu düzenin programında en başa emeğin örgütsüzleştirilmesi yazıldı ki ücretler asgaride kalsın, çalışmak ölüm demek olsun. Türkiye Yüzyılı dedikleri şey grev yasağı, işçi cinayeti, çocuk işçi rakamlarında rekorlarla yazılan bir hikaye. 

Zikir sesleriyle, 'ırmağının akışına ölürüm Türkiyem' marşları, Kurtlar Vadisi müzikleri ile İHA, SİHA vızıltıları birbirine karışıyor. Cihatçılarla araba sürüp Türk emekçileri, Kürt emekçilerini düşman edip 'aynı gemideyiz' yalanlarıyla yoksulları kürek mahkumu yapıyorlar. Sonuç; hızla yoksullaşan, ekmeği küçülen ama gericilik ve milliyetçilikle zehirlenen bir işçi sınıfı, hakkını hukukunu aramayan, ortak bir irade geliştiremeyen bir toplum. Ama mesele sadece dinci milliyetçi zehriniz değil. Türkiye'nin döviz bağımlısı sermaye düzeni illegal yöntemlere de muhtaç. Uyuşturucu kaçakçılığı, silah ticareti, insan ticareti, kara para, mafyalaşma ve çeteleşme bu düzenin fıtratındadır.

"Mafyanın devletleştiği, devletin mafyalaştığı dönemlerde kokuşmuşluk artar"

Mafyanın devletleştiği, devletin mafyalaştığı dönemlerde kokuşmuşluk artar. Umutsuz bırakılan gençler racon kesmeye, köşe dönmeciliğe özendirilir. Beş para etmez bir mafyatik erkeklik moda haline getirtilir. Üzerine de ezan, Kur-an, bayrak örtüsü serilir. Sermaye düzenin sadece mafyatik ilişkilere değil, kayırmacılığa da yaslanır. Kamu ihaleleri adrese teslim edilir. Kimlerden vergi alınmadığı, kimlerin vergilerinin affedildiği bellidir. Bu, rüşvet ve yolsuzluk demektir. Küçük bir azınlığın özel çıkarları ülkenin geleceğini teslim alır. 

İstanbul Emniyet Müdürlüğü: ''DEAŞ silahlı terör örgütüne yönelik yürütülen çalışmalarda yakalan 19 şahıstan 4'ü tutuklandı'' İstanbul Emniyet Müdürlüğü: ''DEAŞ silahlı terör örgütüne yönelik yürütülen çalışmalarda yakalan 19 şahıstan 4'ü tutuklandı''

''Okul tuvaletin bir kalıp sabun koyamayanlar 'Orta Doğu'yu fethedeceğiz' diye açları eğler'' 

Yıkılan Hatay'ı inşa edemeyenler kalkıp 'Suriye'yi inşa edeceğiz' diye gaz verir, okul tuvaletine bir kalıp sabun koyamayanlar 'Orta Doğu'yu fethedeceğiz' diye açları eğler. Yargı çürütülür, hukuka güven sıfırlanır, cezasızlık alır başını gider. Saray'ın bekası için yeni anayasa tartıştırılır. Çürümenin bir ekonomi politiği vardır ve bu Türkiye'nin sermaye düzenidir. Bugün düzenin bütün çarkları halktan başka her şeye benzetmek için işliyor. Bu çürümeyi durduracak tek şey halkın emeği, ekmeği, geleceği için yeniden halk olması." 

 

Kaynak: anka