BBP Partisi Genel Başkan Yardımcısı Nihat Gürbüz' ün katılımıyla BBP partisi İl Başkanlığı'nda gerçekleştirilen toplantıya BBP İl Başkanı Abdulvahap Kahraman, İl Yönetimi ve partilier katıldı. Konuşmasına  Balıkesir' de mühimmat fabrikasında meydana gelen ve 11 kişinin hayatını kaybettiği kazaya ilişkin baş sağlığı dileklerini ileterek başlayan Gürbüz; gündeme dair çarpıcı açıklamalarda bulundu.

BBP Partisi Genel Başkan Yardımcısı Nihat Gürbüz konuşmasında şunları söyledi:

"Taziye Dileklerini İletti

        "Konuşmamın başında, Balıkesir’de mühimmat fabrikasında meydana gelen ve 11 kardeşimizi kaybettiğimiz kazada ölenlere rahmet, yakınlarına sabırlar diliyorum. Yaralı kardeşlerimize acil şifalar diliyorum. Bu olay, iş güvenliği konusunda çok daha duyarlı ve titiz davranmamız gerektiğini, hiçbir şeyin insan hayatından daha önemli olmadı gerçeğini bir kere daha hatırlatmıştır.

        Öte yandan yine Balıkesir’de öğrenci servisine TIR’ın çarpması sebebiyle, 8’i ağır, 26 evladımız yaralanmıştır. Can kaybı olmaması en büyük tesellimizdir. Yaralı evlatlarımıza acil şifalar diliyorum."

Trafik Teröründe Dünyanın Önde Gelen Ülkelerinden Birisiyiz

Trafik teröründe dünyanın önde gelen ülkelerinden birisi oluşumuzu düşünmek ve daha etkin tedbirler almanın gerekli olduğunu bu vesileyle bir kere daha hatırlatmak istiyorum.

        Kardeş ülke Azerbaycan havayollarına ait yolcu uçağının zorunlu iniş yaparken Kazakistan’ın AKTAU kenti yakınlarından düşmesi sonucu 38 yolcunun ölmesi bizi ziyadesiyle üzmüştür.

29 Kişini sağ kurtulduğu bu üzücü kaza aydınlatılmaya çalışılırken ortaya atılan iddialar ürperticidir. Kazada pek çok karanlık nokta olduğu anlaşılmaktadır.

Bir dış müdahale neticesinde uçağın düştüğüne dair dolaşan iddialar mutlaka aydınlığa kavuşturulmalı ve hak edenlere, hak ettikleri karşılık mutlaka verilmelidir.

        Bu vesileyle ölen kardeşlerimize rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyorum. Aynı kazada yaralanan kardeşlerimize de acil şifalar diliyorum.

        "Suriye' de Yaşanılan Gelişmeler Umut Verici Olduğu Kadar Temkinli Olmayı da Gerektiyor"

        Suriye’de yaşanan son gelişmeler her ne kadar umut verici görünse de yine de yaşananlara temkinli davranılması gerektiğine inanıyorum.

Zalim diktatörün devrilmesi Suriye halkı kadar bizi de memnun etmiştir. Ancak, karşımızdaki tablo, temkinli olmamızı, tedbiri elde bırakmamamızı ve Türkiye aleyhindeki muhtemel gelişmelere karşı agresif ve kararlı bir duruş sergilememizi gerektirmektedir.

Suriye’de İŞİD’i bahane ederek PKK uzantısı YPG/SDG gibi eli kanlı terör örgütünü legal gösterme ve destekleme çabalarına karşı Türkiye’nin daha açık, net ve gözü-kara bir siyaset izlemesi gerektiğine inanıyorum.

40 Bin şehidimizin kanının hesabını yurt içerisinde sorduğumuz gibi, yurtdışında da sormamız gerektiğine inanıyorum.

Türkiye’ye karşı yürütülen vekâlet savaşlarında, örtülü savaşta maşa olarak kullanılan PKK/YPG teröristleri ya silah bırakacak ve teslim olacaklar. Ya da imha olacaklar! Başka çözüm, başka yol yoktur.

Bu mesele, Türkiye açısından müzakere dışıdır.

Elinde silah olana, Türkiye’ye silah sıkana, masum insanların kanına girene uygulanacak olan muamele bellidir.

Haine ve ihanet edene, emperyalistlere uşaklık edene uygulanacak hukuk da bellidir.

Türkiye, düşmanlarına karşı tavizsiz, dostlarına karşı sınırsız muhabbet duymalıdır.

Bizim devlet geleneğimiz ve töremiz bu şekildedir.

Birtakım siyasi hesaplarla, siyasi denge gözetme kaygılarıyla yahut her belli odaklara sevimli görünmek düşüncesiyle eli kanlı terör örgütlerine el uzatmak, elebaşısını muhatap kabul etmek, yarım asırdır terörle mücadele eden gazilerimize ve aziz şehitlerimizin hatıralarına saygısızlıktır.

Bin yıllık Kürt-Türk kardeşliğine kurşun sıkan, emperyalistlerin oyununda figüran olanlar, Türkiye’nin muhatabı olamazlar.

Türkiye muhatap arıyorsa, kuklayla değil, arkasında ipleri elinde tutan efendisiyle konuşmalıdır.

Satılmış caniler güruhu, Türkiye’nin meşru hedefidir ve en kısa sürede başlarını ezmelidir.

Türkiye’nin bu haklı mücadelesine engel olmak isteyen olursa o da açık düşmandır ve ona da düşman hukuku uygulanmalıdır. Aksi halde Türkiye bu kalleş oyun yüzünden daha fazla kan ve can kaybedecektir.

Buna müsaade edilmemelidir. Artık kartlar açık oynanmalı, bu ihanet şebekesi yeryüzünden silinmelidir.

Suriye yeniden şekillenirken, Türkiye’nin birinci önceliği, Suriye topraklarını üs bölgesi olarak kullanan teröristlerin varlığına son vermek, ikinci önceliği de Türkmenlerin hak ve hukukunu korumak, gerekirse bir Türkmeneli devletinin kurulmasını sağlamak olmalıdır.

Bu iki öncelikli hedef gerçekleştirilemediği takdirde, yakın gelecekte Türkiye’yi çok daha büyük belaların beklediği açıktır. Türkiye, bağrına dayanmış milli güvenlik risklerini bir an evvel bertaraf etmeli ve asli hedeflerine, esas gündemine yoğunlaşmak zorundadır.

"Ciddi Ekonomik Sıkıntılar Yaşadığımız Açıktır"

Son yıllarda küresel nedenler, COVİD 19 süreci ve devamında da yaşadığımız asrın felaketi neticesinde ciddi ekonomik sıkıntılar yaşadığımız açıktır.

Bu sürecin her kesimi olumsuz yönde etkilediği açıktır. Ancak en başta ücretliler, dar gelirliler ve emeklilerin, yaşanan hayat pahalılığı karşısında nefes alamaz hale geldiği de bir gerçektir.

Her krizin, her ekonomik sarsıntının bedelinin emeklilere, ücretlilere, dar gelirlilere ödettirilmesi yerine, tam tersi ekonomik kriz dönemlerinde bu kesimlerin korunması gerektiğine inanıyoruz.

Son açıklanan asgari ücret rakamının da bu çerçevede son derece yetersiz ve piyasa şartları gözetilmeden tespit edilmiş bir ücret olduğuna inanıyoruz.

Asgari ücretin artık TABAN ÜCRET DEĞİL, TEMEL ÜCRET haline geldiği gerçeği dikkate alınarak, piyasa şartları gözetilerek, gerçek enflasyon rakamlarına bakılarak tespit edilmesinin daha adil ve hakkaniyetli bir yaklaşım olacağına inanıyoruz.

Kira artış oranının ortalama yüzde 60’lar, yeniden değerleme oranının yüzde 44’ler seviyesinde ilan edildiği bir süreçte, asgari ücrete yapılan artışın yüzde 30 olarak belirlenmesinin, hiçbir ekonomik gösterge ve gerekçeyle açıklanması mümkün değildir.

Asgari ücrette mutlaka bir iyileştirme yapılmasına, enflasyon tek haneli rakamlara düşüne kadar, Temmuz ayında ara zam yapılmasına ihtiyaç olduğu düşüncesindeyiz.

Türkiye gerçekleri, artık asgari ücretin taban ücret değil, temel ücret olduğu, çalışanlarımızın yarıdan biraz fazlasının asgari ücretle çalıştıklarını göstermektedir.

Avrupa ülkelerinde asgari ücretli oranı, toplam çalışan sayısı içinde ortalama yüzde 6 ile yüzde 9 civarındadır. Türkiye’de ise bu oran yüzde 50’lerin üzerindedir.

Böylesi büyük bir çalışan kitlesine yüzde 30 zam verilmesi, 22 Bin lirayla geçinin denilmesi gerçekçi değildir.

Çalışanların en yarısının sefalet ücretine mahkûm olduğu bir ülkede, üretimde artış, atılım yapılması ve Türkiye Yüzyılının büyük hedeflerinin yakalanması mümkün değildir.

Suriye’deki son gelişmeler, Ortadoğu’nun gündemini tamamen değiştirmiş, İsrail’in saldırgan ve soykırımcı politikaları ile terör devleti uygulamalarını adeta gündemden düşürmüştür."

Türkiye olarak ağırbaşlı, soğukkanlı ve sorumlu bir şekilde, bu meselenin uluslararası her platforma taşınması ve takipçisi olunmasına devam etmeliyiz.

Çoğu kadın ve çocuk olmak üzere, 45 Bini aşkın masum sivili katledenlerin, bu katliamı sistemli bir şekilde ve hedef gözeterek yaptığı açıktır.

Bu sebeple bu açık bir soykırımdır. Uluslararası hukuk ve insan haklarına aykırıdır. İnsanlık suçu, savaş suçu işlenmiş ve işlenmeye devam edilmektedir.

Daha dün, beş gazeteci daha İsrail saldırısı sonucu öldürülmüştür.

Gazze’ye başlattığı saldırılardan bu yana İsrail’in hedef gözeterek öldürdüğü gazetecilerin sayısı 201 olmuştur.

Ne yazıktır ki ölen çocuklara ve kadınlara aldırmayan kalbi mühürlenmişler, ölen meslektaşlarının haklarını savunamayacak kadar insanlıktan uzaklaşmıştır.

Son Dakika! Darende'de Şiddetli Deprem Son Dakika! Darende'de Şiddetli Deprem

Türkiye olarak diktatör Esat’ın zulmünden kaçanların ve özgürlük yolunda ölenlerin hesabını da, Gazze ve Lübnan’da İsrail’in saldırganlığının hesabını da diplomatik bütün mahfillerde netice alınıncaya kadar takip etmek ve sonuçlandırmak boynumuzun borcu olarak kabul edilmelidir.

"6 Şubat günü yaşadığımız asrın felaketinde en çok etkilenen, daha doğrusu yıkılan 11 şehrimizin arasında gözbebeğimiz Malatya da vardı."

Depremde 1237 canımızı kaybettik. 6444 kişi de yaralandı.

Yıkılan alt ve üst yapının yeniden inşası ve ihyası için birkaç yıla daha ihtiyaç olduğu anlaşılmaktadır.

Bu süreçte Sayın Valimizin koordinasyonunda güzel işlerin yapıldığını, hızlı bir toparlanma sürecine girildiğini memnuniyetle görüyor ve sayın valimize teşekkürü bir borç biliyorum. 

Bu felaket hepimize bir gerçeği hatırlatmıştır: Evet, depremleri önlemenin imkânına sahip değiliz. Ama depreme dayanıklı şehirler-yapılar inşa etme imkânına sahibiz.

Malatya’yı yeniden ayağa kaldırırken, kamu görevlisinden müteahhidine kadar, her kademede görev alan kardeşlerimizin, bir daha böyle bir acı yaşanmayacak şekilde duyarlı ve sorumlu hareket etmesini bekliyoruz.

Dünyada pek çok ülke, çok daha şiddetli depremlerde can kaybı yaşamazken, bizim her tabi afette acı yaşamamız kader değil, ihmaldir, sorumsuzluktur, unutkanlıktır.

Artık her konuda olduğu gibi, geçmişten ders almalı ve yarını inşa ederken, Türkiye gerçeklerine göre planlama yapmalıyız.

Malatya’mızın elbirliği içerisinde, planlanandan çok daha kısa sürede ayağa kaldırılması, acıları yüreğimize gömüp, izlerinin silinmesi için her kademedeki hemşehrimizin elini taşın altına koyması, belediyenin şehir imar planları ve ruhsatlandırılması işlerini, tabi afetlere öngören bir anlayışla yerine getirmesini bekliyoruz." İfadelerini aktardı.

E25Aa81F D3Af 4C44 Ab8F 8132E44E3C7601832393 9132 4D7A B87E 9303208C5203