TBMM Genel Kurulu’nda bütçe görüşmelerinde konuşan İYİ Parti Tekirdağ Milletvekili Selcan Taşçı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın bütçesinin yetersiz olduğuna dikkat çekerek, "Bir sarayın fiziksel varlığını korumak üzere yapılan günlük rutin harcamanın yıllık toplamının yanında devede kulak değil. Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi programının merkezi bütçedeki payı ne kadar biliyor musunuz; yüzde 0,11. Siz, aslında, ağzınızdan dökülenin tam tersine, milli varlığın yok olması mı istiyorsunuz ki, onun teminatı olan aileyi emanet ettiğiniz Bakanlığı, bütçenin en dar, hareket kabiliyeti neredeyse bulunmayan dilimlerinden birine sıkıştırıyorsunuz" dedi.

TBMM Genel Kurulu'nda Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı’nın bütçe görüşmeleri başladı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bütçesi üzerine söz alan İYİ Parti Tekirdağ Milletvekili Selcan Taşçı, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

"Böylesi stratejik bir rolün, bütçedeki karşılığı nasıl yüzde 2,76 olabilir?"

"Türkiye’de muhalefetin varlık sebebi, iktidar ne diyorsa tersini demekmiş gibi bir konumlandırma var. Halbuki, bütün karşıtlığımızı, itirazımızı koruyarak, eğer doğru ise, milletin hayrına ise aynı şeyi söylüyor olmaktan, ortak düşünceye sahip olmaktan imtina etmediğimiz, etmeyeceğimiz hatta bunu gerekli ve faydalı da gördüğümüz bir çok alan var. O alanlardan biri güçlü aile. Her fırsatta ne diyor Sayın Cumhurbaşkanı; 'ailede çözülme olursa, millet olarak varlığımızın tehlikeye girmesi kaçınılmazdır' diyor. Aileyi bir milli güvenlik unsuru olarak konumlandırıyor; ki doğrudur. Ama böylesi stratejik bir rolün, bütçedeki karşılığı nasıl yüzde 2,76 olabilir? İşte bunu anlamamız mümkün değildir.

Bu payın 2022’den bu yana 1 puan; -ki 150 milyara denk geliyor- düşmüş olmasını anlamamız mümkün değildir. 407 milyar 10 milyon 627 bin lirayla mı korunacak Türk milletinin varlığı. Bir sarayın fiziksel varlığını korumak üzere yapılan günlük rutin harcamanın yıllık toplamının yanında devede kulak değil. Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi programının merkezi bütçedeki payı ne kadar biliyor musunuz; yüzde 0,11. Siz, aslında, ağzınızdan dökülenin tam tersine, milli varlığın yok olması mı istiyorsunuz ki, onun temeli, teminatı olan aileyi emanet ettiğiniz Bakanlığı, bütçenin en dar, hareket kabiliyeti neredeyse bulunmayan dilimlerinden birine sıkıştırıyorsunuz.

"Gençler istedikleri kadar sevsinler evlenemiyorlar"

ÇHD: ''Şişhane’de yapılmak istenen eylemde yakalanan 59 kişiden 14 kişi hakkında gözaltı kararı verildi'' ÇHD: ''Şişhane’de yapılmak istenen eylemde yakalanan 59 kişiden 14 kişi hakkında gözaltı kararı verildi''

Evlenme oranları düşüyor; boşanma oranları artıyor. Şifa niyetine oluşturulan Aile ve Gençlik Fonu’ndan sağlanan destek, bırakın yuva kurmayı, o yuvanın anahtarını vermeye yetmiyor insanımızın eline. İstanbul Planlama Ajansı’na göre 2024’te İstanbul’da evlenme maliyeti 1 milyon. Ev kiralama maliyeti, 100 bin TL. Fondan sağlanan 150 bin liralık kredi; çoğu yerde düğün salonuna yetmiyor, çeyize yetmiyor. İstedikleri kadar sevsinler birbirlerini, aile olmaya niyet etsinler, barınma yoksa, beslenme yoksa, iş yoksa, geçim yoksa; öyle samanlık seyran filan olmuyor mezar oluyor. Polis Akademisi istatistiklerine göre de, Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre de kadın cinayetlerinin temelindeki ortak payda ağırlıkla geçim sıkıntısı. Belli ki, suyun başındakiler bu Bakanlığın varlığını da, misyonunu da angarya görüyor.

"Kadın cinayetlerindeki artış 22 yılda 6 kat"

Kadınlar her gün ölüyorlar. 2002 ile 2024 verilerini karşılaştırınca kadın cinayetlerindeki artış 6 kat. Her gün dövülüyor kadınlar, eziliyor. 2024 yılında, hâlâ fıtratlarında kölelik olmadığını ispata çalışıyor kadınlar. Hâlâ bedenlerinin kimsenin malı, mülkü olmadığını, kendi bedenlerinin yalnız ve ancak kendilerine ait olduğunu, bir anayasal hakkı, vücut dokunulmazlığını anlatmaya çalışıyorlar. Hâlâ, ne başörtüsünün yobazlık, ne mini eteğin ahlaksızlık olmadığını. Hâlâ, ülkemizde okuma-yazma bilmeyen kadın var; 1 buçuk milyondan fazla hem de. Hâlâ istihdamda yüzde 30’da; iş gücüne katılım da TÜİK’i bile baz alsanız; OECD ülkeleri arasında en kötü durumdayız. Bir tek işsizlik oranlarında erkeklerin önünde kadınlar. Cinsiyet eşitsizliğinde 146 ülke arasında 127’nci sırada Türkiye. Suudi Arabistan’ın altındayız; daha fazla söze gerek var mı?

"OECD’nin çocukları en yoksul ikinci ülkesiyiz"

Kim oturursa otursun o koltuğa; bu bütçe, iki elini bağlayan bir görünmez pranga olur ona. Oysa angaryadan sorumlu muamelesi gören bu Bakanlık çocuklardan, çocuklarımızdan sorumlu. O çocuklar ki; Sıla, Narin, Müslüme. Evlerinde güvende değiller, okullarında değiller, yurtlarında değiller. Baba kucağı, amca, dayı, abi, dede kucağı kimi için en tehlikeli yer; çünkü bütün istatistikler; çocuk tacizcilerinin yüzde 80-90 oranında, o çocuğun birinci derece yakını olduğunu gösteriyor.

Çocuklar açlar; TÜİK söylüyor; yüzde 62’si ekmek-makarnayla karın doyuruyor, gelişimleri bozuluyor. 15-17 yaş grubunda her 6 çocuktan biri çalışıyor ve sadece bu yıl o çocuklardan 66 tanesi iş cinayetlerinde katledildi; sanayide, inşaatta, tarlalarda. Bunlardan 11’i MESEM’lerde; devletin gözetimi altında oldu. 4-10 yaş grubunda çalışırken ölen çocuk var; 15 yaş altı çocuk işçiliği yasak. Nasıl olabilir bu? OECD’nin çocukları en yoksul ikinci ülkesiyiz; Kosta Rika’dan sonra.

OECD’ye üye AB ülkeleri arasında çocuk evliliklerinde ilk sıradayız. Kimse yüzleşmeye cesaret edebildi mi; neden evlendirilmiş bu çocuklar? Tecavüzcüsüyle evlendirilen kaç çocuk var? Çok acil bir çocuk koruma eylem planı hazırlamak zorundayız. Bizim evet bir çocuk koruma kanunumuz var ama o kanuna aykırı şekilde mahkemede tecavüzcüsüyle karşı karşıya getirildiği için, kalp krizinden ölen çocuğumuz da var.

"Apartman şeklinde engelli bakım merkezi mi olur?"

Yine sorumluluk alanları angarya görülen bu bakanlığa bizim engelli vatandaşlarımız emanet. O engelliler ki Niğde’de devlet koruması altında kaybettik birini. Güvenlikleri ihmal ediliyor, hijyenleri ihmal ediliyor, apartman şeklinde engelli bakım merkezi mi olur? Bu bile onların hayata erişimini ne kadar içselleştiremediğimizin delili. Yaşlanan bir nüfusumuz var; tıpkı engelliler gibi yaşlılar da yok sayılarak oluşturulan bir sözde düzen var; başta şehirlerin, sokağı, caddesi, binası, parkı bahçesi her alanıyla fiziki koşulları olmak üzere engelli ve yaşlıları aktif yaşamın içinde tutmaya dönük hiçbir şey yok. Hem engelli, hem yaşlılar için, bakım merkezleri, koruma merkezleri, huzurevleri; kapasiteleri çok yetersiz, denetimsiz. 

Ben özellikle çocukları ailelerinden de koruyabilecek, devletin kurumlarından da koruyabilecek bir çocuk politikasının gereğine inandığım için, ilk öğretmenim ailem projesini önemsiyorum, uygulamada, ebeveynlik ehliyeti olup olmadığını denetler ve gereğinin yapılmasını sağlar şekle bürünmesini diliyorum."

Kaynak: anka